Kararın Özeti
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, aile konutunun satışında diğer eşin açık rızasının sözlü olarak da verilebileceğini, davacının satış görüşmelerine katılımı ve satış konusundaki konuşmaları “açık rıza” kapsamında değerlendirerek Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını bozmuştur.
Hukuki Terimler
Aile konutu: Eşlerin birlikte yaşadıkları, aile yaşamının merkezi olarak kullanılan konuttur. Hukuken özel koruma altındadır.
Tapu iptal ve tescil davası: Bir taşınmazın tapu kaydının iptali ve başkası adına tescil edilmesini talep eden davadır.
Açık rıza: Belirli bir konuda ilgili kişinin özgür iradesiyle ve bilgilendirilmiş olarak verdiği onay.
İstinaf: İlk derece mahkemesinin kararına karşı bölge adliye mahkemesine yapılan başvurudur.
Temyiz: Bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı Yargıtay’a yapılan başvurudur.
Bozma kararı: Yargıtay’ın, alt mahkemenin kararını hukuka aykırı bularak iptal etmesi ve dosyayı yeniden incelenmek üzere ilgili mahkemeye göndermesidir.
Davacının İstemi ve Davalının Cevabı
Davacının İstemi
Davacı eş (satılan konutun maliki olmayan eş), malik olan eşi ve konutu satın alan üçüncü kişiyi (alıcıyı) davalı göstererek:
- Aile konutunun kendisinin rızası olmadan satıldığını,
- Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi gereğince satışın geçersiz olduğunu,
- Taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek eski malik olan eşi adına tescilini,
- Taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasını talep etmiştir.
Davalının Cevabı
Davada davalı konumunda olan alıcı (K.), satış işleminin geçerli olduğunu, davacının satış görüşmelerine bizzat katıldığını ve satışa açık rıza gösterdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
İlk derece mahkemesi, davacının taleplerini reddetmiştir. Mahkeme, incelediği delillerden davacının aile konutunun satışı konusunda açık rızasının bulunduğu kanaatine varmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı
Davacı, ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, davacının istinaf başvurusunu kabul ederek:
- İlk derece mahkemesinin kararını kaldırmış,
- Davanın kabulüne karar vermiş,
- Taşınmazın davalı K. adına olan tapu kaydının iptaline,
- Davalı eş adına tapuya tescil edilmesine,
- Taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına hükmetmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararı, davalı K. tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi sonucunda şu tespitlerde bulunmuştur:
- Dava konusu taşınmaz davalı eş tarafından 20.12.2010 tarihinde satın alınmış ve aile konutu olarak kullanılmıştır.
- Taşınmaz üzerine çeşitli tarihlerde ipotekler konulmuş, 12.09.2013 tarihinde davacının talebiyle aile konutu şerhi işlenmiş, ancak 30.01.2014 tarihinde yine davacının talebiyle bu şerh kaldırılmıştır.
- Taşınmaz, banka ipoteği nedeniyle satış aşamasına geldiğinde, davalı K. evi görmek için gittiğinde davacı ile davalı eşin evde olduğu ve pazarlığa davacının da katıldığı tespit edilmiştir.
- Davacı ve davalı eşin “zaten bu ev gidecek” şeklinde konuştukları, davalı K.’nin taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldırarak satışı gerçekleştirdiği anlaşılmıştır.
Yargıtay, Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinde açık rıza için bir şekil şartı öngörülmediğini, rızanın sözlü olarak da verilebileceğini, ancak “açık” olması gerektiğini vurgulamıştır.
Yargıtay, davacının evin satışı görüşmelerine katılımını ve konuşmalarını dikkate alarak, satışa açık rıza verdiğinin kabulü gerektiği sonucuna varmış ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını bozmuştur.
Yargıtay’ın Temel Gerekçesi
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bozma kararındaki temel gerekçesi şu şekildedir:
“Türk Medeni Kanunu’nun madde 193. hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu’nun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, ‘Aile birliğinin korunması’ amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin ‘Açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. […] Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin ‘Açık’ olması gerekir.”
Yargıtay, bu temel ilkeyi somut olaya uygulayarak:
“Bu itibarla davacı ile davalı eş’ın ortak karar ile taşınmazı davalı K.’ye sattıkları bu durumda davacının evin satılmasında açık rızasının olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını bozmuştur.
Aile Konutunun Hukuki Statüsü ve Önemi
Aile Konutunun Tanımı ve Koruma Amacı
Aile konutu, eşlerin birlikte yaşadıkları, aile hayatının merkezi olan konuttur. Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi ile getirilen özel koruma, eşlerin ve çocukların barınma hakkını güvence altına almak, aile birliğinin devamını sağlamak ve zayıf konumda olan eşi korumak amacını taşır.
Aile Konutu Şerhi ve Önemi
Aile konutu üzerine şerh konulması, üçüncü kişilere karşı bir uyarı niteliğindedir. Böylece konutu satın almak isteyen kişiler, bu konutun aile konutu olduğunu ve diğer eşin rızasının gerektiğini bilirler. Ancak Yargıtay içtihatlarına göre, şerh konulmamış olsa bile aile konutu niteliğindeki taşınmazlar TMK 194. madde korumasından yararlanır.
Türk Medeni Kanunu’nun 194. Maddesi ve Uygulaması
Maddenin Kapsamı ve Amacı
TMK’nın 194. maddesi şöyle der: “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”
Bu madde, aile konutunun maliki olan eşin tek taraflı işlemlerle aile konutunu elden çıkarmasını engelleyerek aile birliğini korumayı amaçlar.
“Açık Rıza” Kavramı ve Şartları
Açık rıza, şekle bağlı olmayıp sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak rızanın “açık” olması gerekir, yani eşin rıza gösterdiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaşılabilmesi şarttır. Yargıtay’ın incelediğimiz kararında, davacının satış görüşmelerine katılması ve satış konusundaki konuşmaları “açık rıza” olarak değerlendirilmiştir.
Aile Konutu Satışında Tarafların Hak ve Sorumlulukları
Malik Olan Eşin Yükümlülükleri
Aile konutunun maliki olan eş, konutu satmak istediğinde diğer eşin açık rızasını almakla yükümlüdür. Bu rıza alınmadan yapılan satış işlemi, diğer eşin dava açması halinde geçersiz sayılabilir.
Malik Olmayan Eşin Hakları
Malik olmayan eş, rızası alınmadan aile konutu satıldığında, tapu iptal ve tescil davası açma hakkına sahiptir. Ancak bu hakkın kötüye kullanılması yasaktır.
Alıcının Durumu ve İyi Niyet
Aile konutunu satın alan kişi, tapu sicilindeki kayıtlara güvenle hareket etse bile, konutun aile konutu olduğunu biliyorsa veya bilmesi gerekiyorsa, satış işlemi iptal edilebilir. Ancak incelediğimiz kararda görüldüğü gibi, alıcı satış görüşmelerinde diğer eşin de bulunduğunu ve satışa rıza gösterdiğini kanıtlayabilirse, satış geçerli sayılır.
Sonuç
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin incelediğimiz kararı, aile konutu satışında eşin açık rızasının nasıl anlaşılması gerektiği konusunda önemli açıklamalar içermektedir. Buna göre:
- Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi, aile konutunu özel koruma altına almıştır.
- Aile konutunun satışı için diğer eşin açık rızası gerekir.
- Bu rıza için bir şekil şartı öngörülmemiştir; sözlü olarak da verilebilir.
- Önemli olan rızanın “açık” olmasıdır.
- Satış görüşmelerine katılma ve satış konusunda olumlu konuşmalar, açık rıza olarak değerlendirilebilir.
- Her somut olayın özellikleri dikkate alınarak, açık rızanın varlığı değerlendirilmelidir.
Kaynakça
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2017/6283, K. 2018/14260, T. 10.12.2018
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, madde 193, 194
- Türk Medeni Kanunu’nun Getirdiği Yeni Şerhler; Kitapçılık, 2007. Birinci Basıdan İkinci Tıpkı Bası. s. 41-42