Aile Konutu Şerhi ve Boşanma Sonrasında Davanın Konusuz Kalması: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı İncelemesi

Özet

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, aile konutu şerhi ve eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin davaların evliliğin sona ermesi durumunda konusuz kalacağına, zira evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemlerin evlilik sona erdiğinde uygulanma alanı bulamayacağına hükmetmiştir.

Giriş

Aile konutu, eşlerin birlikte yaşamlarını sürdürdükleri ve aile yaşamının merkezi olan konuttur. Türk Medeni Kanunu (TMK), aile konutunu özel olarak koruma altına almıştır. Bu korumanın temel amacı, aile birliğinin devamını sağlamak ve eşlerden birinin tek taraflı işlemleriyle diğer eşi ve aileyi konutsuz bırakmasını engellemektir.

Peki evlilik sona erdiğinde, aile konutu şerhi davası nasıl bir akıbete uğrar? Bu yazımızda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2022 yılında vermiş olduğu emsal bir karar üzerinden bu konuyu detaylıca inceleyeceğiz.

Davacının İstemi ve Davalının Cevabı

Davacının İstemi

Davacı (kadın) vekili, tarafların 22.07.1987 tarihinde evlendiklerini, dava konusu taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını, davalı eş adına kayıtlı olduğunu belirtmiştir. Davalının (erkek) sebepsiz yere boşanma davası açtığını, bu davanın reddedildiğini, intikam amacıyla aile konutu olarak kullanılan ve davacının oturduğu daireyi satışa çıkardığını ileri sürerek, taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasını talep etmiştir.

Davalının Cevabı

Davalı vekili ise tüm iddiaları reddederek, müvekkilinin İzmir’de çalıştığını ve yaşadığını, davacının ise ailesinin evinde kaldığını, dolayısıyla dava konusu taşınmazın kullanılmaması nedeniyle aile konutu niteliğinin bulunmadığını savunmuştur. Ayrıca, her ne kadar reddedilmiş olsa da açılan boşanma davasının taraflar arasında sorun yaşandığını kanıtladığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

Ankara 7. Aile Mahkemesi, 09.06.2015 tarihli ve 2014/1478 E., 2015/533 K. sayılı kararıyla davayı kabul etmiştir. Mahkeme, tarafların evli olduğunu, dava konusu taşınmazın davalı eş adına kayıtlı olduğunu, taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını ve davacının halen bu taşınmazda oturduğunu tespit etmiştir.

Mahkeme, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 197. ve 199. maddeleri uyarınca dava konusu taşınmaz üzerinde davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına karar vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Bozma Kararı

Davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 01.03.2016 tarihli ve 2015/19756 E., 2016/3804 K. sayılı kararıyla ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bozma gerekçesinde, davanın Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesine dayalı olarak aile konutu şerhi konulması isteğine ilişkin olduğunu, davacının TMK’nın 199. maddesinde düzenlenen davalı eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına dayalı bir davası bulunmadığını, yargılama aşamasında bu konuda usulüne uygun bir ıslah da yapılmadığını belirtmiştir.

Yargıtay, hakimin taleple bağlı olduğunu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceğini (HMK m. 26/1) vurgulamıştır. Mahkemenin toplanan delillere göre TMK’nın 194. maddesindeki aile konutu şerhi konulması isteği koşullarının gerçekleşmiş olup olmadığını değerlendirip, sonucuna göre karar vermesi gerekirken, davanın yanlış nitelendirilmesiyle karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Direnme Kararı

Ankara 7. Aile Mahkemesi, 23.06.2016 tarihli ve 2016/385 E., 2016/657 K. sayılı kararıyla Yargıtay bozma kararına karşı direnmiştir.

Mahkeme direnme gerekçesinde, davacı vekilinin 09.06.2015 tarihli duruşmada davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına karar verilmesini talep ettiğini, bu beyanın ıslah mahiyetinde olduğunu, dava dilekçesi içeriğinin de aynı talebi kapsadığını belirtmiştir. Ayrıca, taşınmazın evlilik birliği içerisinde edinildiğini, kadının bu evde oturduğunun tanık anlatımlarından anlaşıldığını, dolayısıyla taşınmazın aile konutu niteliğinde olduğunu, erkeğin eşini mağdur etmek için evi satışa çıkardığını, bu şekilde TMK’nın 197/3 ve 199/1. maddesinde yazılı şartların gerçekleştiğini ifade etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Direnme kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 08.02.2022 tarihli ve 2019/440 E., 2022/85 K. sayılı kararıyla dosyayı incelemiştir.

Hukuk Genel Kurulu, uyuşmazlığın; davacı vekilinin 09.06.2015 tarihli duruşmada alınan beyanının HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde yazılı ıslah koşullarını taşıyıp taşımadığı, buradan varılacak sonuca göre, TMK’nın 199. maddesi uyarınca davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplandığını belirtmiştir.

Ancak, direnme kararı verildikten sonra tarafların Ankara 7. Aile Mahkemesinin 26.02.2019 tarihli ve 2018/380 E. ve 2019/134 K. sayılı kararı ile boşanmalarına karar verildiği ve kararın 09.09.2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Gerekçesi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, aile konutu ve tasarruf yetkisinin sınırlandırılması taleplerinin evlilik birliğinin genel hükümleri kısmında düzenlendiğini belirtmiştir. Aile konutu kavramı, TMK’nın 194. maddesinde düzenlenmiş ve malik olmayan eşe aile konutu olarak özgülenen taşınmaz hakkında tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini talep edebilme hakkı sağlamıştır.

Birliğin korunması üst başlığı altında düzenlenen TMK’nın 197. maddesinde ise birlikte yaşamaya ortak olmayan bir kararla ara verilmesi hâlinde eşlerden birinin istemi üzerine hâkim tarafından alınacak tedbirler düzenlenmiştir. Aynı başlık altında yer alan 199. maddeye göre ise; hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesinin gerektirdiği ölçüde, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak diğer eşin rızasıyla yapabileceğine karar verebilir.

Hukuk Genel Kurulu, bu tedbirlerin evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler olduğunu vurgulamıştır. Eşlerden birinin istemi üzerine hâkimin bu tedbirlerin alınmasına karar verebilmesi için evlilik birliğinin sürüyor olması temel prensiptir. Evlilik birliğinin sona ermesi durumunda; ortada korunmasına ihtiyaç bulunan bir evlilik kalmadığı için, bu hükümlerin uygulama alanı bulamayacağı kuşkusuzdur.

Kurul, ilke olarak her davanın açıldığı tarihteki fiili ve hukukî sebeplere göre hükme bağlanacağını, ancak dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması, eş söyleyişle davanın esası hakkında karar verilmesinde hukukî yararın kalmaması hâlinde bu olayın hükümde göz önüne alınması gerektiğini belirtmiştir. Böyle bir durumda mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermesi gerekmektedir.

Hukuk Genel Kurulu şu ifadelerle kararını açıklamıştır:

“Tüm bu genel açıklamalar ışığında; tarafların boşanmalarına ilişkin kararın kesinleşmesi ile evliliğin sona erdiği ve evlilik birliğinin korunmasına yönelik önleme ilişkin eldeki davanın konusuz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve tayin eder (HMK m. 331/1). O hâlde yerel mahkemece yapılacak iş, bu husus gözetilerek, davacının talebi hakkında konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücreti konularında HMK’nın 331/1. maddesine göre bir karar verilmekten ibarettir.”

Sonuç

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararı, aile konutu şerhi ve eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılması davalarının evliliğin sona ermesi durumunda konusuz kalacağına ilişkin önemli bir içtihat oluşturmaktadır.

Bu karardan çıkarılabilecek temel noktalar şunlardır:

  1. Aile konutu şerhi ve eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılması, evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemlerdir.
  2. Bu önlemlerin uygulanabilmesi için evlilik birliğinin devam ediyor olması gerekmektedir.
  3. Evlilik birliği sona erdiğinde (boşanma kararının kesinleşmesiyle), bu önlemlere ilişkin davalar konusuz kalmaktadır.
  4. Davanın konusuz kalması durumunda, mahkeme esas hakkında karar vermeyecek, ancak HMK m. 331/1 uyarınca yargılama giderleri ve vekâlet ücreti konusunda karar verecektir.

Bu karar, özellikle boşanma sürecinde veya boşanma davası devam ederken açılan aile konutu şerhi davalarının akıbeti konusunda önemli bir yol gösterici niteliğindedir. Evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte, artık aile konutundan ve evlilik birliğinin korunmasından söz edilemeyeceği için, bu tür davaların konusuz kalacağı açıktır.

Kaynakça

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/440, K. 2022/85, T. 08.02.2022
  • 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top