Kararın Özeti
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 25.10.2022 tarihli kararında, boşanma davasında kusur belirlenirken taraflarca ileri sürülmeyen vakıaların kusur değerlendirmesinde dikkate alınamayacağına ve bu nedenle ağır kusurlu olan eşin yoksulluk nafakası alamayacağına hükmetmiştir.
Davanın Konusu ve Tarafların İstemleri
Davacı Kadının İstemi
Davacı-karşı davalı kadın, 15.01.2014 tarihinde açtığı boşanma davasında, 22.05.2010 tarihinde evlendiklerini ve bir çocuklarının olduğunu belirtmiştir. İddiasına göre, evlilik sürecinde eşler arasında fikri ve ruhi uyuşmazlıklar artmış, ortak hayat çekilmez hale gelmiştir. Polis memuru olan eşinin işindeki stresi eve taşıdığını, öfke nöbetleri geçirdiğini, kendisine fiziksel ve sözlü şiddet uyguladığını ileri sürmüştür. Son olarak 13.01.2014 tarihinde yaşanan tartışma ve fiziksel şiddet sonrası fiili ayrılık başlamıştır. Bu gerekçelerle boşanma, velayetin kendisine verilmesi, çocuk için aylık 500 TL iştirak nafakası ve kendisi için aylık 500 TL yoksulluk nafakası talebinde bulunmuştur.
Davalı Erkeğin Cevabı ve Karşı Davası
Davalı-karşı davacı erkek ise, 11.02.2014 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde iddiaları reddederek, boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olmadığını belirtmiştir. Karşı iddia olarak, eşinin sosyal medya hesaplarında sabahlara kadar vakit geçirdiğini, çeşitli erkeklerle görüşmeler yaptığını, kendisini bekar bir kadın olarak tanıttığını, bu durumu öğrenmesi üzerine 13.01.2014’ten itibaren ayrı yaşamaya başladıklarını ileri sürmüştür. Eşinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını iddia ederek, kadının davasının reddini, kendi karşı davasının kabulüyle boşanmalarına ve velayetin kendisine verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
Aile Mahkemesi, 25.11.2014 tarihli kararında, kadının sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla çok sayıda erkekle görüştüğü, bu kişilerin bir kısmı ile buluştuğu ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı; erkeğin ise eşine bağırıp çağırdığı, üzerine yürüdüğü ve evden ayrıldıktan sonra her gün başka bir kızla çıktığı gerekçeleriyle tarafların eşit kusurlu olduğuna karar vermiştir. Bu değerlendirme sonucunda her iki davanın da kabulüne, tarafların boşanmalarına, çocuğun velayetinin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 200 TL iştirak nafakası ve kadın yararına 200 TL yoksulluk nafakası ödenmesine hükmetmiştir.
Temyiz ve Karar Düzeltme Süreci
Davalı-karşı davacı erkeğin temyizi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi önce kararı onamış, ancak karar düzeltme talebi sonrasında 03.03.2016 tarihli kararıyla yoksulluk nafakası yönünden bozma kararı vermiştir. Yargıtay, bozma gerekçesinde, erkeğe kusur olarak yüklenen “evden ayrıldıktan sonra her gün bir kızla çıktığı” şeklindeki iddiaya kadın tarafından dava dilekçesinde dayanılmadığını, bu nedenle kusur belirlemesinde esas alınamayacağını belirtmiştir. Dolayısıyla, kadının erkeğe oranla daha fazla kusurlu olduğu ve yoksulluk nafakasına hak kazanamayacağı sonucuna varmıştır.
Direnme Kararı ve Hukuk Genel Kurulu Süreci
Aile Mahkemesi, 26.05.2016 tarihli kararıyla önceki kararında direnmiş ve ek gerekçe olarak, erkek eşin tanığa “abla dağınık hayatım var, her gün bir kızla çıkıyorum” dediğinin yargılama aşamasında ortaya çıktığını, bu nedenle tarafların eşit kusurlu olduğunu belirtmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 08.11.2017 tarihli kararıyla, kısa karar-gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle direnme kararını usulden bozmuştur. Aile Mahkemesi, 19.12.2017 tarihinde, çelişkiyi gidererek yeniden direnme kararı vermiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Nihai Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 25.10.2022 tarihinde verdiği kararda uyuşmazlığı, “tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olup olmadıkları ve davacı-karşı davalı kadın yararına yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı” olarak belirlemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Kararındaki Temel Gerekçe
Hukuk Genel Kurulu, kararında şu temel gerekçeyi ileri sürmüştür:
“Davalı-karşı davacı kadın tarafından sunulan 15.01.2014 tarihli dava ve 12.03.2014 tarihli cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçeleri incelendiğinde tanık tarafından beyan edilen vakıaya dayanılmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere, ileri sürülmeyen bir vakıanın kusur belirlemesine esas alınmasından söz etme imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla kabul edilen diğer kusurlu davranışlar ve gerçekleşen olaylara göre, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.”
Böylece Kurul, taraflarca ileri sürülmeyen vakıaların kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağını vurgulamıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) sistematiğinde, tahkikat aşamasına geçilmeden önce tarafların uyuşmazlık konuları ve ileri sürdükleri delillerin en baştan belirlenmesi, tahkikatın etkin bir şekilde yapılması için gereklidir. Zira tahkikatın amacı kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir.
İlgili Hukuki Düzenlemeler
Boşanma ve Kusur Belirleme
Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166. maddesine göre, evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Ancak davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bu madde, evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hakime geniş takdir hakkı tanımıştır.
Boşanma davalarında, tarafların boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışları belirtildikten sonra, eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerekir.
Yoksulluk Nafakası
TMK’nın 175. maddesine göre, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” Yoksulluk kavramı, Yargıtay kararlarında, “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanlar” şeklinde tanımlanmıştır.
İddia ve Savunmanın Genişletilmesi
HMK’nın 141. maddesine göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Önemli Çıkarımlar ve Sonuç
Bu karar, boşanma davalarında kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası hakkında önemli ilkeleri ortaya koymaktadır:
- Kusur Belirlemesinde İleri Sürülmeyen Vakıalar: Boşanma davalarında taraflarca ileri sürülmeyen vakıalar, kusur belirlemesinde dikkate alınamaz. Mahkemeler, sadece tarafların iddia ve savunmalarında yer alan vakıalara dayanarak karar vermelidir.
- Tahkikatın Amacı: Tahkikatın amacı delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir. Tarafların uyuşmazlık konuları ve delilleri, tahkikat aşamasına geçilmeden önce belirlenmelidir.
- Yoksulluk Nafakası Koşulları: Yoksulluk nafakası talep eden tarafın kusuru, diğer taraftan daha ağır olmamalıdır. Ağır kusurlu eş, yoksulluk nafakası talep edemez.
- İddia ve Savunmanın Genişletilmesi Yasağı: Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, taraflar iddia ve savunmalarını genişletemez veya değiştiremezler. Bu kural, yargılamanın sağlıklı ve hızlı bir şekilde yürütülmesi için önemlidir.
Bu karar, boşanma davalarında mahkemelerin ve tarafların dikkat etmesi gereken usuli kurallara vurgu yapmakta ve yoksulluk nafakası taleplerinin değerlendirilmesinde uygulanacak ilkeleri netleştirmektedir. Özellikle, tarafların dava dilekçelerinde ve cevap dilekçelerinde iddia ve savunmalarını eksiksiz bir şekilde ileri sürmeleri, sonradan ortaya çıkabilecek vakıaların değerlendirmeye alınmama riskini önlemek açısından büyük önem taşımaktadır.
Kaynakça
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/772, K. 2022/1370, T. 25.10.2022
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Madde 166, 175
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Madde 141
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.10.1998 T., 1998/2-656 E., 1998/688 K. sayılı kararı
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.05.2007 T., 2007/2-275 E., 2007/275 K. sayılı kararı
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 20.06.2019 T., 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararı
- Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 03.07.1978 T., 5/6 sayılı kararı