Aldatılan Eş Üçüncü Kişiden Tazminat Talep Edebilir mi: Yargıtay İBK İncelemesi

Kararın Özeti

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 06.07.2018 tarihli kararında, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı, aldatılan eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına oy çokluğu ile karar vermiştir.

Davanın Konusu ve Tarafların İddiaları

İçtihadı birleştirme konusu, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı hususundadır. Bu konu, Yargıtay’ın farklı kararları arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla içtihadı birleştirme konusu yapılmıştır.

Başvurucular, zina eden kadın veya erkek ile birlikte olan üçüncü kişi aleyhine, eş tarafından açılan manevi tazminat davaları ile ilgili olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin kendi içinde verdiği kararlar ile Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlar arasında çelişki bulunduğunu belirterek içtihatların birleştirilmesini talep etmişlerdir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İçtihat Aykırılığına Konu Kararlar

İçtihat aykırılığına konu olan kararlar, Hukuk Genel Kurulu’nun 2010 ve 2017 yıllarında verdiği kararlar ile Dördüncü Hukuk Dairesi’nin 2015 yılı öncesi ve sonrasında verdiği kararlar arasındaki çelişkilerdir.

Hukuk Genel Kurulu’nun 2010 ve 2017 yıllarındaki kararları ile Dördüncü Hukuk Dairesi’nin 2015 yılı öncesindeki kararlarında;

  • Eşlerin evlilik birliğini kurmakla birbirlerine karşı sadakat borcu altına girdikleri gibi mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumluluk altına girdikleri,
  • Evlilik birliği devam ederken bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye giren eşin eyleminin sadakat borcunu ihlal ettiği,
  • Üçüncü kişinin de evli olduğunu bilerek bu evlilik dışı ilişkiye girmek suretiyle haksız bir davranış içine girdiği,
  • Bu nedenle üçüncü kişinin de bu davranışının açıkça haksız eylem niteliğinde olduğu,
  • Zinanın suç olmaktan çıkarılmış olmasının bu eylemin ahlâka aykırılığını ve dolayısıyla haksızlığını ortadan kaldırmayacağı,
  • Aldatılan eş tarafından üçüncü kişiye karşı manevi tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmiştir.

Dördüncü Hukuk Dairesi’nin 2015 yılından sonraki kararlarında ise;

  • Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde düzenlenen sadakat yükümlülüğünün yalnızca eşler arasında söz konusu olduğu,
  • Sadakat yükümlülüğünün mutlak değil nispi bir hak olduğu ve herkese karşı ileri sürülemeyeceği,
  • Aldatma eylemine katılan üçüncü kişinin aldatılan eşe karşı sadakat yükümlülüğü bulunmadığı,
  • Üçüncü kişinin doğrudan doğruya aldatılan eşin bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiili bulunmadığından haksız fiil sorumluluğunun koşullarının oluşmadığı,
  • Evli kişiyle yaşanan birlikteliğin özellikle diğer eşe zarar verme amacıyla gerçekleştirilmesi halinde ancak sorumluluktan bahsedilebileceği,
  • Bu nedenle TMK’nın 24., BK’nın 49. (TBK’nın 58.) maddeleri hükümlerine göre eşlerden biri ile duygusal veya cinsel birliktelik yaşayan üçüncü kişinin eyleminin, aldatılan eşin kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir.

Gerekçe ve Yasal Düzenlemeler

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, konuya ilişkin değerlendirmesinde şu hususlara dikkat çekmiştir:

  1. Sadakat yükümlülüğü (TMK m. 185): Yasal dayanağını TMK’nın 185. maddesinin 3. fıkrasından alan eşler arasındaki sadakat yükümlülüğü, evlilik birliğinin taraflarını oluşturan eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nispi bir hak olup, eşler bu yükümlülüğün ihlal edilmemesini ancak birbirinden talep edebilirler.
  2. Kişilik hakları (TMK m. 24-25): Bir kimsenin eşi tarafından aldatılmamayı isteme hakkı şeklinde herkese karşı ileri sürebileceği mutlak bir kişilik hakkı yasalarda yer almamaktadır. Evlilik birliğinin tarafı olmayan ve dolayısıyla sadakat yükümlülüğü bulunmayan üçüncü kişinin eşler arasındaki evlilik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklere uyma zorunluluğu bulunmamaktadır.
  3. Haksız fiil sorumluluğu (TBK m. 49): TBK’nın 49. maddesinin 1. fıkrasına göre haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için diğer koşulların yanı sıra zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması aranmaktadır. Üçüncü kişinin eyleminin herhangi bir koruma normunu ihlal ettiği söylenemeyeceğinden bu yönden hukuka aykırı kabul edilmesine olanak bulunmamaktadır.
  4. Ahlâka aykırı fiilden kaynaklanan haksız fiil sorumluluğu (TBK m. 49/2): TBK’nın 49. maddesinin 2. fıkrası, ahlâka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren kimsenin bu zararı gidermekle yükümlü olduğunu düzenlemiştir. Ancak bunun için üçüncü kişinin ahlâka aykırı bu fiili, salt birlikte olduğu kişinin eşine zarar verme kastıyla işlemiş olması gerekmektedir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun Temel Gerekçesi

İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, kararının gerekçesinde şunları belirtmiştir:

“Hâl böyle olunca, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.”

Genel Kurul, kararında şu konuları vurgulamıştır:

  1. Sadakat yükümlülüğü yalnızca eşler arasında geçerli olup, üçüncü kişinin böyle bir yükümlülüğü yoktur.
  2. Bir kimsenin eşi tarafından aldatılmaması şeklinde herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak bir kişilik hakkı bulunmamaktadır.
  3. Evli bir kişiyle birlikte olan üçüncü kişinin bu eylemi, tek başına aldatılan eşin kişilik haklarına doğrudan bir saldırı niteliğinde sayılamaz.
  4. Üçüncü kişinin eylemi, salt evli olduğunu bildiği biriyle ilişkiye girmek olduğunda, TBK m. 49/1 kapsamında haksız fiil sorumluluğunu doğurmaz.
  5. TBK m. 49/2 kapsamında ahlâka aykırı fiilden dolayı sorumluluk için, üçüncü kişinin özellikle aldatılan eşe zarar verme kastıyla hareket etmiş olması gerekir.

Karşı Oy Görüşleri

İçtihadı Birleştirme Kararına karşı çıkan üyeler, karşı oy yazılarında şu görüşleri ileri sürmüşlerdir:

  1. Ailenin toplum için önemi ve Anayasal korunma altında olması dikkate alındığında, evli bir kişiyle ilişkiye giren üçüncü kişi, evliliği ve aile kurumunu zedelemektedir.
  2. Evli olduğunu bilerek bir kişiyle birlikte olan üçüncü kişi, gerek yasalarca gerek örf ve adet hukukunca korunmayan haksız bir davranış içine girmiştir.
  3. Üçüncü kişinin bu davranışı, aldatılan eşin kişilik haklarına saldırı niteliğindedir.
  4. TBK’nın 61. maddesi gereğince, üçüncü kişi ve aldatan eş müteselsilen sorumlu olmalıdır.
  5. İçtihadı Birleştirme Kararı, aldatılan eşin hak arama hürriyetini sınırlandırmakta ve adaletin tecellisini engellemektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.07.2018 tarihli kararıyla, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına karar verilmiştir. Bu karar, Türk hukuk sisteminde önemli bir içtihat niteliğindedir.

Bu kararla birlikte, aldatılan eşin, eşini aldatan üçüncü kişiye karşı manevi tazminat davası açma imkânı ortadan kalkmıştır. Ancak, aldatılan eş için diğer hukuki yollar halen mevcuttur:

  1. TMK’nın 161. maddesi uyarınca zina sebebiyle boşanma davası açabilir.
  2. TMK’nın 174. maddesi gereğince boşanma davası ile birlikte aldatan eşten maddi ve manevi tazminat talep edebilir.
  3. TMK’nın 175. maddesi uyarınca yoksulluk nafakası isteyebilir.

Karar, üçüncü kişinin aldatılan eşe karşı sorumluluğu konusunda hukuken sınırlayıcı bir nitelik taşımakla birlikte, üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik başka hukuka aykırı fiillerde bulunması durumunda (konut dokunulmazlığını ihlal, özel yaşama müdahale, sır ifşası, hakaret vb.) manevi tazminat sorumluluğunun doğabileceğini de kabul etmektedir.

Kaynakça

  1. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, E. 2017/5, K. 2018/7, T. 06.07.2018
  2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
  3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
  4. 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top