Karşılıklı Boşanma Davalarında Eşit Kusur Halinde Tazminat: Yargıtay HGK Kararı İncelemesi

Kararın Özeti

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, karşılıklı boşanma davalarında eşlerin eşit kusurlu olması durumunda maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi gerektiğine karar vermiştir.

Dava Konusu ve Tarafların İstemleri

Davacı-Karşı Davalı (Kadın) İstemi

Davacı-karşı davalı kadın, 7 Temmuz 1999 tarihinde evlendikleri eşinin birlik görevlerini yerine getirmediğini, anksiyete bozukluğu nedeniyle tedavi görmekte olduğunu, bu hastalığın etkisiyle aşırı kıskanç, takıntılı, paranoid ve saplantılı davranışlar sergilediğini ileri sürmüştür. Eşi tarafından sürekli aldatma ile suçlandığını, bu suçlamaların iş arkadaşları ve çocuklarının yanında da dile getirildiğini, hatta ortak çocuklara kendisini takip ettirmeye başladığını belirtmiştir. Davacı kadın, eşinin dengesiz ve saldırgan tavırları nedeniyle çevresindeki herkesi uzaklaştırdığını, kendisini tehdit ederek sindirmeye çalıştığını, bu durumun kendisi ve çocuklara zarar verdiğini, ayrıca 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararlarını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

Bu gerekçelerle tarafların boşanmalarına, velayetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 500 TL tedbir-iştirak nafakası, kendisi yararına 500 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı (Erkek) İstemi

Davalı-karşı davacı erkek ise tüm iddiaları reddederek, birlik görevlerini eksiksiz yerine getirdiğini, tarafların yedi yıl boyunca yaşadıkları dönemde ek iş olarak taksi şoförlüğü dahi yaptığını, başka bir şehre taşındıktan sonra da ek gelir sağlamak için para karşılığı arkadaşlarının nöbetini tuttuğunu belirtmiştir. Kendisinde herhangi bir psikolojik rahatsızlığın bulunmadığını, eşinin sadakatsiz davranışları nedeniyle bir dönem psikolojik destek aldığını ve bu tedavinin başarıyla sonuçlandığını ifade etmiştir.

Erkek eş, iş hayatında başarılı olduğunu, çok sayıda takdir ve teşekkür belgesi aldığını, boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin tamamen kusurlu olduğunu ve sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Eşlerin önceki yaşadıkları şehirde eşinin başka bir şahısla ilişki yaşadığını, bunun üzerine boşanmak istediğini, ancak karşı tarafın intihar etmekle kendisini tehdit ettiğini, çocukların annesiz büyümesini istemediği için tüm bu olumsuz duruma karşın evliliği sürdürmeye çalıştığını, buna rağmen kadının halen bu şahısla ilişkisine devam ettiğini iddia etmiştir.

Bu gerekçelerle, asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin babaya verilmesine, her bir çocuk yararına 500 TL tedbir-iştirak nafakası ile kendisi yararına 40.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlgili Aile Mahkemesi, davayı inceledikten sonra tarafların 7 Temmuz 1999 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu ve eşlerin daha önce yaşadıkları şehirde kadının başka bir erkekle duygusal ilişkiye girdiğini, ancak her iki tarafın da bu dönemi geride bıraktıklarını, başka bir şehre tayin isteyerek yeni bir hayata başladıklarını tespit etmiştir. Ancak, kısa bir süre sonra taraflar arasında yine sorun çıktığı ve bu dönemde kadın eşin ortak çocukları başka bir erkekle tanıştırarak “baba yerine koyup koyamayacakları” hakkında soru sorduğu, erkeğin bu durumu çocuklardan öğrendiği belirlenmiştir.

Mahkeme, tarafların karşılıklı şekilde birbirlerine hakaret ettiklerini, bundan dolayı ceza aldıklarını, erkeğin hakaret yanında aynı zamanda eşini tehdit suçundan da cezalandırıldığını, evlilik birliğinin yaşanan bu olaylar nedeniyle temelinden sarsıldığını tespit etmiştir. Boşanmaya sebep olan olaylarda sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan ve eşine hakaret eden kadının, kendisine hakaret edip, tehdit eden eşine göre ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulüne karar vermiştir.

Sonuç olarak, tarafların boşanmalarına, velayetlerin babaya verilmesine, ortak çocuklardan biri yararına aylık 150 TL, diğeri yararına 100 TL tedbir-iştirak nafakası ile erkek eş yararına 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Bozma Kararı

Mahkemenin kararına karşı taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin birlik görevlerini ihmal ettiği ve eşinin ailesine hakaret ettiğinin anlaşıldığını belirtmiştir. Bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerektiğini, bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulünün doğru olmadığını ifade etmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunu, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemeyeceğini, erkek yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2 madde koşullarının oluşmadığını belirtmiştir. Bu nedenle, davalı-karşı davacı erkeğin maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığını vurgulamıştır.

Ayrıca, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre velayeti davalı-karşı davacı babaya verilen ortak çocukların ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğunu, mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Bu gerekçelerle Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı bozmuştur.

Direnme Kararı

İlk derece mahkemesi, bozma ilamının 4. bendine uyarak, ortak çocuklardan biri yararına 250 TL, diğeri yararına 300 TL iştirak nafakası ödenmesine karar vermiş, ancak 2. ve 3. bentlerde yazılı bozma nedenlerine karşı önceki karar gerekçesi tekrar edilerek direnilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları ve buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı eş yararına TMK’nın 174. maddesinde yazılı maddi-manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Türk Medeni Kanunu’nun 166. ve 174. maddelerinde yer alan hükümleri değerlendirerek, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerektiğini belirtmiştir. Bu koşullar; evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığı ve “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğidir.

Hukuk Genel Kurulu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından olduğunu, hâkimin, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahip olduğunu belirtmiştir.

Somut olayda, kadının eşine hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret edip ve tehdit ettiği ve ayrıca birlik görevlerini ihmal ettiği gibi eşinin ailesine hakaret ettiğinin anlaşılması karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiğini ifade etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Kararının Gerekçesi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, somut olayda kabul edilen ve gerçekleşen olaylara göre kadının eşine hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ettiği ve tehdit eyleminde bulunduğu, ayrıca erkeğin birlik görevlerini ihmal ettiği ve eşinin ailesine hakaret ettiğinin de anlaşıldığını belirtmiştir.

Kararın gerekçesinde, yapılan yargılamada dinlenen tanık beyanlarına göre eşlerin önceki yaşadıkları şehirdeki olay sonrasında başka bir şehre tayin isteyerek yeni bir hayata başladıkları, ancak kısa bir süre sonra erkeğin işyerinde ve lojmanda bulunan herkese “karısının kendisini aldattığını” anlatmaya başladığı, eşlerin belirli bir tarihte gerçekleşen olay nedeniyle Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandıkları, yargılama sonucunda kadının eşine hakaret etmesi buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ve tehdit etmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği belirtilmiştir.

Ayrıca, tanık beyanlarına göre erkeğin “eşi ve kendisi hakkında gayriahlaki tavır ve davranışlarda bulunduklarına dair çevrede laflar çıkardığı, insanlara bu şekilde olmayan olayları olmuş gibi anlattığı” ve “evin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, gelirini kendi özel ihtiyaçlarına harcadığı, kredi çekmek suretiyle borçlandığı bu sebeple eve haciz geldiği” tespit edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu, bu tespitler ışığında, “boşanmaya sebep olan olaylarda kadının eşine hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret edip ve tehdit ettiği ve ayrıca Özel Daire bozma kararında işaret edildiği üzere birlik görevlerini ihmal ettiği gibi eşinin ailesine hakaret ettiğinin anlaşılması karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir” şeklinde hüküm vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek direnme kararını bozmuştur.

Sonuç

Bu davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, boşanma davalarında tarafların kusur durumlarının doğru belirlenmesinin önemine vurgu yapmıştır. Karşılıklı boşanma davalarında, eşlerin kusur durumları değerlendirilirken her bir eşin davranışlarının detaylı olarak incelenmesi ve buna göre kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Somut olayda, her iki eşin de birbirlerine karşı kusurlu davranışlarda bulundukları tespit edilmiş, ilk derece mahkemesinin kadın eşi ağır kusurlu bularak erkek eş lehine maddi ve manevi tazminata hükmetmesi hatalı bulunmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, eşlerin eşit kusurlu olduklarını kabul ederek, eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceğine karar vermiştir.

Bu karar, boşanma davalarında tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde kusur durumunun belirleyici olduğunu, eşit kusurlu eşler arasında tazminat talebinin kabul edilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca, boşanma davalarında tanık beyanlarının ve somut olayların detaylı incelenmesinin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.

Kaynakça

  1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/764, K. 2022/1294, T. 18.10.2022
  2. Türk Medeni Kanunu, Madde 166 – Evlilik birliğinin sarsılması
  3. Türk Medeni Kanunu, Madde 174 – Maddi ve manevi tazminat
  4. Türk Medeni Kanunu, Madde 4 – Hâkimin takdir yetkisi
  5. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/24692, K. 2018/12692, T. 07.11.2018
  6. Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı
  7. Türk Hukuk Lugatı, 2021 Baskı, Cilt-I, s. 746, 763

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top