Giriş: Evlilikte Beklenmeyen Zorluk
Evlilik, iki kişinin hayatlarını birleştirdiği kutsal bir bağdır. “Hastalıkta ve sağlıkta” sözü evlilik yeminlerinde sıklıkla yer alsa da, bazı durumlar ortak hayatı sürdürmeyi neredeyse imkânsız hale getirebilir. Türk hukuk sistemi, evliliğin sonlandırılması için çeşitli sebepler tanımlamış olup, bunlardan biri de “akıl hastalığı” nedeniyle boşanmadır. Peki, bu durum nasıl gerçekleşir? Hangi şartlar altında akıl hastalığı bir boşanma sebebi olabilir? Bu yazımızda, hukuki çerçeveden bakarak akıl hastalığı nedeniyle boşanma konusunu detaylıca ele alacağız.
Her yıl Türkiye’de binlerce çift çeşitli sebeplerle boşanma kararı alırken, akıl hastalığına bağlı boşanma davaları özellikle hassas bir kategori oluşturmaktadır. Evliliğin temelini sarsan, ortak hayatı sürdürmeyi imkânsız hale getiren ve bazen güvenlik riskleri yaratabilen bu durumlar, hem toplumsal hem de hukuki açıdan özel bir değerlendirmeyi gerektirmektedir.
Hukuki Çerçeve: Türk Medeni Kanunu’nda Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma
Yasal Dayanak: Madde 165
Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku bölümünde, boşanma sebeplerinden biri olarak düzenlenen akıl hastalığı, 165. maddede şu şekilde ifade edilmiştir:
“Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”
Bu madde, akıl hastalığı nedeniyle boşanma talebinin hangi koşullar altında kabul edilebileceğini açıkça belirtmektedir.
Temel Kavramlar ve Tanımlar
Akıl Hastalığı: Hukuki terminolojide akıl hastalığı, kişinin zihinsel durumunu, karar verme yeteneğini, muhakeme gücünü veya davranışlarını olumsuz şekilde etkileyen psikolojik rahatsızlıkları ifade eder. Bu tanım, tıbbi olarak teşhis edilebilen ve belirli kriterlere uyan ruhsal bozuklukları kapsar.
Ortak Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi: Kanunda geçen bu ifade, akıl hastalığı nedeniyle evlilik birliğinin normal şartlarda sürdürülemeyecek derecede zorlaşmasını belirtir. Bu durum, objektif ve subjektif unsurları içerir.
Resmi Sağlık Kurulu Raporu: Akıl hastalığının varlığını ve tedavi edilemez olduğunu ispatlayan, tam teşekküllü bir sağlık kuruluşundan alınan resmi belgeyi ifade eder.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanmanın Koşulları
Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesine göre, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasının açılabilmesi için dört temel koşulun bir arada bulunması gerekmektedir:
1. Eşlerden Birinde Akıl Hastalığının Varlığı
Öncelikle, eşlerden birinde tıbbi olarak teşhis edilmiş bir akıl hastalığının bulunması şarttır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta, kanun koyucunun yalnızca akıl hastalıklarını boşanma sebebi olarak kabul etmiş olmasıdır. Ne kadar ağır olursa olsun, kanser, AIDS, epilepsi gibi diğer fiziksel veya nörolojik hastalıklar tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilmemektedir.
Akıl hastalığı tanımına giren rahatsızlıklar, psikiyatri uzmanları tarafından teşhis edilen ve kişinin zihinsel fonksiyonlarını ciddi şekilde etkileyen durumları kapsar.
2. Hastalığın Evlilikten Sonra Ortaya Çıkmış Olması
Akıl hastalığının ne zaman başladığı da büyük önem taşımaktadır. Kanuni düzenlemeye göre, akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için evlilik akdinin gerçekleşmesinden sonra meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Eğer akıl hastalığı evlenmeden önce mevcutsa, bu durum bir evlenme engeli olarak kabul edilir ve evlilik gerçekleştirilmemelidir. Buna rağmen evlilik gerçekleşmişse, bu evlilik “mutlak butlan” ile batıl (geçersiz) sayılır. Bu durumda boşanma davası yerine butlan davası açılmalıdır.
3. Hastalığın İyileşme İhtimalinin Bulunmaması
Akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için, hastalığın iyileşemeyecek durumda olması şarttır. Bu durum, tam teşekküllü hastanelerden alınacak resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmelidir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, kesin heyet raporu olmadan verilen boşanma kararları bozulmaktadır. İyileşme ihtimali olan akıl hastalıklarında hâkim, boşanma davasını reddetmektedir.
4. Ortak Hayatın Diğer Eş İçin Çekilmez Hale Gelmesi
Son ve belki de en sübjektif koşul, akıl hastalığının diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirmiş olmasıdır. Bu koşul, her somut olayda hâkimin takdirine bağlı olarak değerlendirilmektedir.
Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi şu durumlarda kabul edilebilir:
- Akıl hastası eşin diğer eşe fiziksel saldırılarda bulunması
- Eşin veya çocukların hayatını tehlikeye atması
- Sürekli hastanede tedavi görmesi gereken durumlar
- Günlük yaşamın normal akışını ciddi şekilde engelleyen davranışlar sergilemesi
Yargıtay Kararları Işığında Uygulamalar
Yargıtay’ın akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında verdiği kararlar, konunun uygulamadaki boyutunu anlamamıza yardımcı olmaktadır. İşte bu konudaki bazı önemli Yargıtay kararları ve içtihatlar:
Rapor Zorunluluğu
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin birçok kararında, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında resmi sağlık kurulu raporunun zorunlu olduğu vurgulanmıştır. Örneğin, bir kararda şöyle denilmektedir:
“Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi uyarınca, akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi zorunludur. Bu rapor alınmadan verilen boşanma kararı usul ve yasaya aykırıdır.”
Ortak Hayatın Çekilmezliği Kriteri
Yargıtay, ortak hayatın çekilmez hale gelmesi kriterini değerlendirirken objektif ölçütleri dikkate almaktadır. Sadece eşin subjektif beyanları yeterli görülmemekte, somut delillerle desteklenmesi istenmektedir.
Dava Açma Süresi
Yargıtay kararlarında, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açmak için herhangi bir süre sınırlaması getirilmediği görülmektedir. Kanun koyucu da dava açmak için herhangi bir süre öngörmemiştir. Davacı eş, hastalığın süregeldiği herhangi bir zaman diliminde davasını açabilir.
Gerçek Hayattan Örnekler ve Pratik Uygulamalar
Örnek Vaka 1: Şizofreni Teşhisi ve Boşanma
Ali ve Ayşe, beş yıllık evli bir çifttir. Evliliklerinin üçüncü yılında Ali’ye şizofreni teşhisi konulmuş ve durumu zamanla kötüleşmiştir. İlaç tedavisine rağmen, Ali’nin halüsinasyonlar görmeye başlaması ve zaman zaman Ayşe’ye karşı saldırgan davranışlar sergilemesi üzerine, Ayşe boşanma davası açmıştır.
Mahkeme sürecinde, tam teşekküllü bir hastaneden alınan raporda Ali’nin hastalığının kronik olduğu ve tamamen iyileşme ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca, Ali’nin davranışlarının ortak hayatı çekilmez hale getirdiği tanık ifadeleriyle de desteklenmiştir. Bu koşullar altında mahkeme, Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi uyarınca boşanma kararı vermiştir.
Örnek Vaka 2: Geçici Rahatsızlık ve Dava Reddi
Mehmet ve Zeynep’in evliliklerinde, Mehmet geçirdiği bir trafik kazası sonrası geçici bir psikolojik travma yaşamıştır. Bu dönemde Mehmet’in davranışlarında değişiklikler gözlemleyen Zeynep, boşanma davası açmıştır.
Ancak, alınan sağlık kurulu raporunda Mehmet’in durumunun geçici olduğu ve uygun tedaviyle iyileşme ihtimalinin yüksek olduğu belirtilmiştir. Bu sebeple mahkeme, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasını reddetmiştir. Bu örnekte, hastalığın iyileşme ihtimalinin bulunması, boşanma davasının reddedilmesi için yeterli görülmüştür.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Sağlık Raporu Alınması
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açmadan önce, tam teşekküllü bir hastaneden resmi sağlık kurulu raporu alınması zorunludur. Bu raporda, eşin akıl hastalığının tanısı, hastalığın iyileşme ihtimali ve günlük yaşam üzerindeki etkileri detaylı olarak belirtilmelidir.
Delillerin Toplanması
Ortak hayatın çekilmez hale geldiğini ispatlamak için somut delillerin toplanması önemlidir. Bu deliller şunları içerebilir:
- Tanık ifadeleri
- Polis veya jandarma tutanakları (varsa)
- Tıbbi kayıtlar
- Fotoğraflar veya videolar (uygun durumlarda)
Hukuki Destek Alınması
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davaları, hem hukuki hem de tıbbi boyutları olan karmaşık süreçlerdir. Bu nedenle, konuyla ilgili tecrübesi olan bir avukattan destek almak, sürecin doğru yönetilmesi açısından önemlidir.
Çocukların Durumu
Evlilikten çocuklar varsa, onların velayeti ve güvenliği konusu özel bir önem taşır. Akıl hastalığı olan ebeveynin çocuklarla ilişkisinin nasıl düzenleneceği, uzman görüşleri doğrultusunda kararlaştırılmalıdır.
Etik ve Toplumsal Boyut
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma konusu, hukuki olduğu kadar etik ve toplumsal boyutları da olan bir meseledir. Bir yandan hastalığı olan eşe karşı ahlaki sorumluluklar, diğer yandan sağlıklı eşin ve varsa çocukların güvenliği ve refahı dengelenmelidir.
Toplumda akıl hastalıklarına yönelik damgalama ve önyargılar, bu tür boşanma davalarında ek zorluklar yaratabilmektedir. Bu nedenle, konunun hassasiyetle ve profesyonel bir yaklaşımla ele alınması önemlidir.
Sonuç: Haklar ve Sorumluluklar Dengesi
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma konusu, Türk hukuk sisteminde belirli koşullara bağlanmış özel bir durumdur. Kanun koyucu bir yandan evlilik kurumunun korunmasını amaçlarken, diğer yandan ortak hayatın sürdürülmesinin imkânsız hale geldiği durumlarda boşanma imkânı tanımıştır.
Bu yazımızda ele aldığımız dört temel koşul – akıl hastalığının varlığı, evlilikten sonra ortaya çıkması, iyileşme ihtimalinin bulunmaması ve ortak hayatın çekilmez hale gelmesi – akıl hastalığı nedeniyle boşanmanın gerçekleşebilmesi için bir arada bulunmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, her evlilik ve her hastalık durumu kendine özgüdür. Bu nedenle, akıl hastalığı nedeniyle boşanma düşünen kişilerin, konunun hem hukuki hem de tıbbi boyutlarını profesyonel yardım alarak değerlendirmeleri büyük önem taşımaktadır.
Kaynakça
- Türk Medeni Kanunu, Madde 165 (Akıl Hastalığı)
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararları (Çeşitli tarihli kararlar)
- “Türk Hukukunda Boşanma Sebepleri”, Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu
- “Aile Hukuku”, Prof. Dr. Turgut Akıntürk
- Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma
- Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davası