Kararın Özeti
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşlerden birinin aile konutundan ayrılmasının ve konut hakkında tedbir kararı verilmiş olmasının, konutun aile konutu niteliğini ortadan kaldırmayacağına hükmederek, ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.
Hukuki Terimler
Aile Konutu: Eşlerin birlikte yaşama amacıyla seçtikleri, düzenli yaşantılarını sürdürdükleri, hayat merkezi haline getirdikleri konuttur.
Aile Konutu Şerhi: Tapu kaydına konulan ve diğer eşin rızası olmadan aile konutunun satılmasını, devredilmesini veya üzerinde hak tesis edilmesini engelleyen bir şerhtir.
Temyiz: Bir mahkeme kararının, hukuka uygunluk açısından üst mahkeme tarafından incelenmesi için yapılan başvurudur.
Derdest Dava: Halen görülmekte olan, sonuçlanmamış davadır.
Tedbir Kararı: Dava sonuçlanıncaya kadar geçici olarak alınan, tarafların haklarını koruyan kararlardır.
Bozma Kararı: Üst mahkemenin, alt mahkeme kararını hukuka aykırı bularak iptal etmesi ve yeniden karar verilmesi için dosyayı alt mahkemeye geri göndermesidir.
Davacının İstemi ve Davalının Cevabı
Davacının İstemi: Davacı kadın, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunu ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasını talep etmiştir.
Davalının Cevabı: Kararda davalı erkeğin cevabına ilişkin detaylı bir bilgi yer almamaktadır, ancak taşınmazın tapuda kendi adına kayıtlı olduğu ve taraflar arasında boşanma davası bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
Aile Mahkemesi, davacının talebini reddederek şu gerekçeleri ileri sürmüştür:
- Tarafların evli oldukları,
- Tapu kayıtlarına göre davalının dava konusu taşınmazın maliki olduğu,
- Taraflar arasında boşanma davasının derdest olduğu,
- Davalının dava konusu müşterek konuttan uzaklaştırılmasına ve bu konutun davacı eş ve müşterek çocuğa tahsisine dair tedbir kararı verildiği,
- Bu durumda dava konusu konutun aile konutu olma niteliğinin kalmadığı.
İlk derece mahkemesi, özellikle tedbir kararı verilmiş olmasının konutun aile konutu niteliğini ortadan kaldırdığı görüşüyle davayı reddetmiştir.
Temyiz Süreci ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Değerlendirmesi
Davacı kadın, ilk derece mahkemesinin kararını temyiz etmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi sonucunda şu tespitlerde bulunmuştur:
- Tarafların 2007 yılında evlendikleri,
- Dava konusu taşınmazın 23.09.2011 tarihinde davalı erkek eş adına tapuya kayıt edildiği,
- O tarihten itibaren tarafların dava konusu taşınmazı aile konutu olarak kullandıkları,
- Davacı kadının fiziksel şiddet gördüğü iddiası ile aile konutundan ortak çocukla birlikte 03.09.2015 tarihinde ayrıldığı,
- Aile Mahkemesinin 27.10.2015 tarihli tedbir kararı ile dava konusu taşınmazın davacı kadın ve yanında bulunan ortak çocuğun kullanımına yönelik tedbir kararı verildiği,
- Sonrasında taşınmazda fiilen davacı ve ortak çocuğun yaşamaya devam ettiği,
- Eldeki davanın 04.11.2015 tarihinde açıldığı.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bu tespitler ışığında kararını şöyle gerekçelendirmiştir:
“Taraflardan birinin iradi ya da iradi olmayan sebeplerle aile konutundan belirli bir süre ayrı kalması, konutun özgülendiği amaç değişmedikçe aile konutu olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Tarafların evlilikleri de sonlanmadığına göre davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay, eşlerden birinin (bu davada davalı kocanın) aile konutundan ayrılmış olmasının ve konut hakkında tedbir kararı verilmiş olmasının, konutun aile konutu niteliğini ortadan kaldırmayacağını açıkça belirtmiştir. Evlilik devam ettiği sürece, konutun özgülenme amacı değişmedikçe aile konutu niteliği de devam edecektir.
Bu nedenle Yargıtay, ilk derece mahkemesinin kararını bozarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay’ın Karar Gerekçesi
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin karar gerekçesi, aile konutu kavramının anlaşılması ve uygulanması açısından büyük önem taşımaktadır. Kararda şu temel ilke vurgulanmıştır:
“Taraflardan birinin iradi ya da iradi olmayan sebeplerle aile konutundan belirli bir süre ayrı kalması, konutun özgülendiği amaç değişmedikçe aile konutu olma niteliğini ortadan kaldırmaz.”
Bu ilke doğrultusunda Yargıtay:
- Eşlerden birinin aile konutundan ayrılmasının (ister kendi isteğiyle, ister zorunlu sebeplerle olsun) konutun aile konutu niteliğini etkilemeyeceğini,
- Aile konutu niteliğinin, konutun özgülendiği amaca bağlı olduğunu,
- Evlilik devam ettiği sürece, aksine bir durum olmadıkça aile konutu statüsünün de devam edeceğini,
- Tedbir kararlarının geçici nitelikte olduğunu ve aile konutu niteliğini ortadan kaldırmayacağını
kabul etmiştir.
Bu gerekçeler ışığında, boşanma davası devam etse bile, evlilik resmen sona ermediği sürece aile konutu şerhi konulmasının mümkün olduğu sonucuna varılmıştır.
Kararın Türk Medeni Kanunu Açısından Değerlendirilmesi
Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi, aile konutu ile ilgili temel düzenlemeyi içermektedir:
“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”
Bu hüküm, aile konutunun özel olarak korunmasını amaçlamaktadır. Yargıtay’ın incelediğimiz kararı da bu maddenin amacına uygun bir yorum getirmiştir.
Ayrıca, Tapu Sicili Tüzüğü’nün 57. maddesi uyarınca, aile konutu şerhi için tapu müdürlüğüne başvurulabilmektedir. Ancak tapu müdürlüğünün talebi reddetmesi durumunda, mahkeme yoluyla aile konutu şerhi talep edilebilir ki, incelediğimiz davada da bu yol izlenmiştir.
Kararın Önemi ve Pratik Etkileri
Bu karar, aile konutu kavramının geniş yorumlanması gerektiğini göstermektedir. Özellikle:
- Şiddet gören eşin, aile konutundan ayrılmak zorunda kalması durumunda dahi, konut üzerindeki haklarını koruyabileceğini,
- Boşanma davası açılmış olmasının, tek başına aile konutu niteliğini ortadan kaldırmayacağını,
- Tedbir kararlarının geçici nitelikte olduğunu ve aile konutu statüsünü değiştirmeyeceğini,
- Evlilik resmen sona ermedikçe, aile konutu şerhi koydurabileceğini
ortaya koymaktadır.
Bu karar, özellikle şiddet gören ve bu sebeple aile konutundan ayrılmak zorunda kalan eşlerin haklarının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Sonuç
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin incelediğimiz kararı, aile konutu kavramının ve bu konutun korunmasına ilişkin hükümlerin amacına uygun yorumlanması gerektiğini göstermektedir. Evlilik devam ettiği sürece, eşlerden birinin aile konutundan ayrılmış olması veya konut hakkında tedbir kararı verilmiş olması, konutun aile konutu niteliğini ortadan kaldırmaz.
Bu karar, özellikle aile içi şiddet mağduru olan ve bu sebeple aile konutundan ayrılmak zorunda kalan eşlerin haklarının korunması açısından emsal niteliğindedir. Ayrıca, boşanma sürecinde olan ve henüz evliliği resmen sona ermemiş kişilerin, aile konutu üzerindeki haklarını koruyabilmelerine imkan tanımaktadır.
Aile konutu şerhi, evlilik birliğinin devamı süresince eşlerin barınma hakkını güvence altına alan önemli bir hukuki koruma mekanizmasıdır. Bu koruma, evlilik resmen sona erene kadar devam etmektedir.
Kaynakça
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/19238, K. 2018/3012, T. 12.03.2018
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Madde 194
- Tapu Sicili Tüzüğü, Madde 57
- Akıntürk, T. ve Ateş, D. (2016). Türk Medeni Hukuku: Aile Hukuku. İstanbul: Beta Yayınları.
- Dural, M., Öğüz, T. ve Gümüş, M. A. (2018). Türk Özel Hukuku Cilt III: Aile Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi.