Boşanma Davalarında Kusur Oranı ve Manevi Tazminat Hakkı: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı Analizi

Kararın Özeti

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasında, sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşin ağır kusurlu olduğuna ve diğer eş yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir.

Giriş

Boşanma davaları, evlilik birliğinin sona erdirilmesi yanında birçok hukuki sonuç doğuran önemli aile hukuku davalarıdır. Bu davalarda tarafların kusur durumları, maddi ve manevi tazminat talepleri gibi birçok önemli husus mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir. Boşanma davalarında kusur tespiti, boşanmanın mali sonuçları açısından özellikle önem taşımaktadır.

Bu yazımızda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2022 yılında verdiği ve boşanma davalarında kusur tespiti ile manevi tazminat hakkının değerlendirildiği bir kararı inceleyeceğiz. Karar, boşanma davalarında sıkça tartışılan kusur oranları ve bunun tazminat hakları üzerindeki etkisine ışık tutması açısından önemlidir.

Davacının İstemi ve Davalının Cevabı

Davacının İstemi

Davacı (erkek eş) tarafından açılan davada; tarafların 08.09.1995 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, davalı eşin aşırı sinirli bir yapıya sahip olduğu, eşini aşağılayıcı davranışlar sergilediği, hakaret ettiği, ortak çocuklara şiddet uyguladığı ve eşine saldırgan davranışlar sergilediği iddia edilmiştir.

Davacı, bu evliliğe yıllarca çocukları için katlandığını, daha önce de boşanma davası açtıklarını ancak eşine kanser teşhisi konulması nedeniyle davadan feragat edildiğini belirtmiştir. Ayrıca, eşinin hastalığı ile ilgilenmek için zaman zaman davalı ile aynı çatı altında yaşadığını ancak aralarında hiçbir zaman karı-koca ilişkisinin kurulmadığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına ve ortak çocukların velayetlerinin kendisine verilmesini talep etmiştir.

Davalının Cevabı

Davalı (kadın eş) ise davacının iddialarını reddederek, davacının gayri resmi şekilde başka bir kadınla evlenerek düğün yaptığını, bu kadından iki çocuğunun olduğunu, bu olayı öğrendikten sonra psikolojisinin bozulduğunu ve yıkıma uğradığını belirtmiştir. Davalı ayrıca, ortak çocuklara şiddet uyguladığına dair iddianın doğru olmadığını, her ailede olan tatlı-sert ikazların kötü niyetle dava konusu edildiğini ve davacının eşine olan davranışları nedeni ile meme kanseri hastalığına yakalandığını ileri sürmüştür.

Davalı kadın bu savunmalara ek olarak, kendisi yararına aylık 1.500 TL nafaka, 100.000 TL manevi tazminat ve 3.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

Bakırköy 7. Aile Mahkemesi, yaptığı yargılama sonucunda; kadının eşine şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, buna karşılık erkeğin de başka bir kadın ile düğün töreni yaparak birlikte yaşadığı, bu nedenle taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve evliliğin bu hale gelmesinde eşlerin eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar vermiştir.

Mahkeme ayrıca, eşit kusurlu olan davalının manevi tazminat talebinin reddine ve boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın yararına 300 TL tedbir-yoksulluk nafakası ödenmesine hükmetmiştir.

Yargıtay Özel Dairesi’nin Bozma Kararı

İlk derece mahkemesinin kararına karşı davalı (kadın) vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yaptığı inceleme sonucunda;

  1. Mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş olsa da, yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı kadına kusur olarak yüklenen erkeğe hakaret ettiği iddiasının ispatlanamadığı,
  2. Tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre, boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin, kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu,
  3. Davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu ve bu durumun aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, dolayısıyla Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi koşullarının kadın yararına oluştuğu gerekçeleriyle kararı bozmuştur.

Direnme Kararı

İlk derece mahkemesi, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uymayarak önceki kararında direnmiştir. Mahkeme, davacı erkeğin eşini aldattığı, kadının da eşine ve çocuklarına şiddet uygulaması nedeni ile kusurlu olduğunu belirtmiştir. Her ne kadar bozma ilamında “kadının eşine hakaret ettiği” iddiasının ispatlanamadığı belirtilmiş olsa da, tanık beyanlarından kadının eşine “aptal, salak” gibi sözler söylediği, sinkaflı küfürler ettiği, çocuklarına bağırdığı ve “babanızın yanına gidin” diyerek kapıya koyduğunun ispatlanmış olduğunu ileri sürmüştür.

Mahkeme, bu gerekçelerle boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu bulundukları sonucuna vararak direnme kararı vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Direnme kararına karşı davalı (kadın) vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, uyuşmazlığın boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları ve bu sonuca göre davalı eş yararına manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplandığını tespit etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kusur değerlendirmesi yapmadan önce, konuyla ilgili yasal düzenlemeleri incelemiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Ancak davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır.

Yargıtay, boşanma davalarında tarafların kusurlu davranışlarının belirlenmesi ve her bir eşin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri açısından, boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği; boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın ise, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, somut olayı değerlendirdiğinde; ortak çocuklar dahil dinlenen tanıkların, kadının eşine hakaret ettiğine dair bir beyanlarının bulunmadığını, sadece bir tanığın kadının eşine hakaret ettiğini beyan ettiğini ancak bu tanığın anlattığı olaylara 2006-2007 yıllarında şahit olduğunu ve sonrasında taraflarla daha seyrek görüştüğünü ve bilgisinin duyuma dayalı olduğunu tespit etmiştir.

Bu değerlendirmeler ışığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu:

“Hâl böyle olunca Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere kadının eşine hakaret ettiği iddiasının ispat edildiğinden söz etme imkânının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mahkemece kabul edilen diğer kusurlu davranışlar ve gerçekleşen olaylara göre, boşanmaya sebep olan olaylarda sadakat yükümlülüğünü ihlâl eden erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.”

diyerek, ilk derece mahkemesinin direnme kararının bozulmasına karar vermiştir.

Kararın Hukuki Analizi

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması ve Kusur Değerlendirmesi

Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde düzenlenen “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, ortak hayatın sürdürülmesinin eşlerden beklenemeyecek duruma gelmesi gerekir. Bu hususta hakime geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır.

Boşanma davalarında kusur değerlendirmesi yapılırken, her bir eşin boşanmaya sebep olan olaylardaki davranışları ayrı ayrı değerlendirilmeli ve kusur durumları belirlenmelidir. Bu değerlendirme, tazminat ve nafaka gibi boşanmanın mali sonuçları bakımından önem taşır.

İncelediğimiz kararda, ilk derece mahkemesi tarafların eşit kusurlu olduğunu kabul etmiş olsa da, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kadının eşine hakaret ettiği iddiasının yeterince ispatlanamadığını, buna karşılık erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini (başka bir kadınla ilişki yaşadığını) tespit ederek, erkeğin daha ağır kusurlu olduğu sonucuna varmıştır.

Manevi Tazminat Şartları

Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesine göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat talep edebilir. Manevi tazminat, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, erkek eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini, dolayısıyla manevi tazminat şartlarının oluştuğunu kabul etmiştir.

Sonuç

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun incelediğimiz kararı, boşanma davalarında kusur değerlendirmesi ve manevi tazminat şartları bakımından önemli tespitler içermektedir. Özellikle, sadakat yükümlülüğünün ihlal edilmesinin ağır kusur sayılacağı ve diğer eş yararına manevi tazminat hakkı doğuracağı açıkça ortaya konulmuştur.

Bu kararla, boşanma davalarında ispat külfeti, tanık beyanlarının değerlendirilmesi ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesi konularında da önemli içtihat oluşturulmuştur. Kararda vurgulanan bir diğer önemli husus, iddia edilen her kusurlu davranışın ispat edilmesi gerektiği ve ispatlanamayan iddiaların kusur değerlendirmesinde dikkate alınamayacağıdır.

Bu tür uyuşmazlıklarda, her bir davada tarafların kusur durumları, o evliliğe özgü koşullar ve deliller değerlendirilerek belirlenmektedir. Bu nedenle, benzer uyuşmazlıklarda farklı sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.

Kaynakça

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/525 K. 2022/728 T. 24.05.2022
  • 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
  • Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I
  • Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top