Karar Özeti
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, eşler arasında doğal olmayan yollardan cinsel ilişki kurulmasını “cinsel şiddete yönelik davranış” olarak nitelendirerek, bu durumun evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusurlu davranışlardan sayılması gerektiğine hükmetmiştir.
Davanın Arka Planı
Davacının İstemi
2016 yılında açılan davada, kadın eş (davacı-birleşen davalı) tarafından; tarafların 14.08.2015 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, eşlerin iki aydır fiilen ayrı yaşadıkları belirtilmiştir. Davacı kadın, erkek eşin kendisine bağımsız konut temin etmediğini, erkeğin ailesinin davacıya “deli” şeklinde hitap ettiklerini, hakaret ve küfür de ettiklerini, davalının tüm bunlara sessiz kaldığını, erkeğin eşine fiziksel ve cinsel şiddet uyguladığını ileri sürmüştür.
Davacı kadın, bu iddiaların yanında erkek eş hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan 2016/410 ve 2016/518 sayılı soruşturma dosyalarının bulunduğunu, erkeğin verdiği ifadesinde eşi ile uygunsuz ilişkiye girdiğini kabul ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, lehine 600 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının Cevabı
Erkek eş (davalı-birleşen davacı) ise tüm iddiaları inkâr ederek, eşlerin görücü usulü ile evlendiklerini, evlilik öncesinde birbirlerini fazla tanıyamadıklarını, evliliğin bu hâle gelmesinde kadın eşin kusurlu olduğunu, davacının birlik görevlerini yerine getirmediğini, ev işlerini yapmadığını, annesinin hastalığı ile ilgilenmediği gibi kendisiyle iletişim kurmadığını ileri sürmüştür.
Davalı erkek, asıl davanın reddedilmesini ve kendi açtığı birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kendisi yararına 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi, 07.06.2017 tarihli kararında, Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/481 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin eşine karşı doğal olmayan yolla cinsel ilişkide bulunduğunu kabul ettiğini, buna karşılık kadın eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığını belirtmiştir. Mahkeme, erkek eşin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle erkek eşin birleşen davasının reddine, kadın eşin asıl davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 300 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 3.000 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) Kararı
İlk derece mahkemesinin kararına karşı erkek eş istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi, 21.11.2018 tarihli kararında, ilk derece mahkemesince erkeğin davasının reddine yönelik kararın hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.
Ancak Bölge Adliye Mahkemesi, kadının kabul edilen davasına yönelik incelemede, boşanmaya karar verebilmek için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılması gerektiğini, dosyada dinlenen davacı tanık beyanlarının davacıdan duyuma dayalı aktarma beyanlar olduğunu, erkeğin eşini doğal olmayan ilişkiye zorladığına ilişkin bir delilin ortaya konulamadığını, konuyla ilgili yapılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiğini gerekçe göstererek ilk derece mahkemesi kararını kaldırmış ve asıl davanın reddine karar vermiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (Temyiz) Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı kadın eş temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 26.06.2019 tarihli kararında, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere, kadının eşinin kendisini doğal olmayan ilişkiye zorladığına ilişkin iddiasının kanıtlandığı, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/481 soruşturma sayılı dosyasındaki erkek eşin kabul beyanından anlaşıldığını belirtmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bu durumda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğunu, olayların akışı karşısında kadının dava açmakta haklı olduğunu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, kadının davasının kabulüne yönelik erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile kadının davasının reddedilmesinin doğru olmadığını belirterek bozma kararı vermiştir.
Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi, 11.10.2019 tarihli kararında, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz edilmeksizin kesinleşen ve sonuç olarak kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen 2016/481 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin eşini doğal olmayan ilişkiye zorladığına ilişkin herhangi bir kabul beyanının bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararında direnerek, kadın eşin davasının reddine karar vermiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Direnme kararına karşı kadın eş temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle ilgili yasal düzenlemeleri ve kavramları açıklamıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin 1. ve 2. fıkralarına göre, evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, eşlerden her biri boşanma davası açabilmektedir. Ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, tam kusurlu eşin bu maddeye dayanarak boşanma davası açamayacağı kabul edilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, şiddet kavramını; “bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesi ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı veya özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik her türlü tutum ve davranış” olarak açıklamıştır.
Kurul, şiddetin yalnızca “fiziksel zarar” ile açıklamanın yeterli olmadığını, evlilik birliği içerisinde eşler arasında cinsel ilişki kurulamaması veya kurulmasına rağmen cinsellikle ilgili aykırı davranışlar sergilenmesinin, cinsel şiddete yönelik davranışlardan olduğunu ve evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusur belirlemesi bakımından hükme esas alınabileceğini vurgulamıştır.
Somut olayda, erkek eşin savcılık ifadesinde eşi ile üç kez doğal olmayan yollardan cinsel ilişkiye girdiğini ikrar ettiğini belirten Kurul, eşi ile doğal olmayan yollardan cinsel ilişki gerçekleştirmenin, cinsel şiddete yönelik bir davranış olduğunu ve evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusurlu davranışlardan sayılması gerektiğine karar vermiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Kararındaki Temel Gerekçeler
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kararında şu önemli gerekçelere yer vermiştir:
“Şiddet; bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesi ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı veya özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak açıklanmaktadır. Gerçekten de “şiddet” kavramının sözlük anlamına bakılması dahi ne denli yaygın bir alanda etkin olduğunu göstermektedir. Şiddeti genelde algılandığı gibi yalnızca “fiziksel zarar” ile açıklamak yeterli değildir.”
Kurul, evlilik içi cinsel ilişkilere dair önemli bir tespitte bulunmuştur:
“Evlilik birliği içersinde eşler arasında cinsel ilişki kurulamaması veya kurulmasına rağmen cinsellikle ilgili aykırı davranışlar sergilenmesi, cinsel şiddete yönelik davranışlardan olup, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusur belirlemesi bakımından hükme esas alınabilir.”
Somut olaya ilişkin değerlendirmesinde ise:
“Eldeki davada olduğu gibi eşi ile doğal olmayan yollardan cinsel ilişki gerçekleştirmek, cinsel şiddete yönelik bir davranış olup, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusurlu davranışlardan sayılır.”
ifadelerine yer vermiştir.
Sonuç ve Değerlendirme
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararı, evlilik birliği içerisindeki cinsel ilişkinin niteliği ve sınırları bakımından önemli bir içtihat oluşturmaktadır. Kurul, doğal olmayan yollardan cinsel ilişkiyi cinsel şiddet kapsamında değerlendirerek, bu tür davranışların evlilik birliğini temelden sarsabilecek nitelikte kusurlu davranışlar olduğunu kabul etmiştir.
Bu karar ile:
- Evlilik birliği içinde cinsel şiddetin yalnızca zorlama veya fiziksel şiddet ile sınırlı olmadığı, cinsellikle ilgili aykırı davranışların da şiddet kapsamında değerlendirilebileceği vurgulanmıştır.
- Doğal olmayan yollardan cinsel ilişkinin, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilecek bir kusurlu davranış olarak kabul edilebileceği belirtilmiştir.
- Boşanma davalarında tarafların kusurluluk durumlarının belirlenmesinde, cinsel şiddet kapsamına giren davranışların dikkate alınması gerektiği ortaya konulmuştur.
- Ceza soruşturmasında takipsizlik kararı verilmiş olsa bile, boşanma davası bakımından kişinin beyanlarının değerlendirmeye alınabileceği kabul edilmiştir.
Bu karar, evlilik birliği içerisindeki cinsel ilişkinin karşılıklı rıza, saygı ve kişilik haklarına uygun şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini göstermektedir. Aksi davranışlar, evlilik birliğini temelden sarsabilecek ve boşanma davasında kusur teşkil edebilecek niteliktedir.
Kaynakça
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2020/131, K. 2022/1452, T. 08.11.2022
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, madde 166
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2019/2079, K. 2019/7685, T. 26.06.2019
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2014/2-594, K. 2015/2795, T. 04.12.2015
- Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı karar