Karar Özeti
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/633 K. 2022/1293 sayılı ve 18.10.2022 tarihli kararında, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda sadakat yükümlülüğünü ihlal eden ve aile birliğini önemli ölçüde ihmal eden kadının ağır kusurlu olduğuna hükmederek ilk derece mahkemesinin direnme kararını uygun bulmuştur.
Davanın Özeti ve Tarafların İddiaları
Davacı-Karşı Davalı (Kadın) İddiaları
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde, tarafların 07.02.1999 tarihinde görücü usulü ile evlendiklerini ve ortak iki çocuklarının bulunduğunu belirtmiştir. İddiaya göre, eşler davalının ailesine ait iki katlı müstakil evin üst katında ikamet etmektedir. Kadın, eşinin evliliğin başından beri aşırı kıskanç davranışlar sergilediğini, kendisine fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ve küfür ettiğini, ailesi ile görüşmesine müsaade etmediğini ve ölümle tehdit ettiğini öne sürmüştür.
Ayrıca, davalı erkeğe şizofreni ön tanısı konulduğunu, hastalığının etkisiyle eşinin kendisini aldattığı düşüncesine kapıldığını ve bu nedenle kötü davranışlarını artırdığını iddia etmiştir. Tüm bu yaşananlara dayanamayan kadın, çocuklarını dahi yanına alamadan ortak konutu terk etmek zorunda kaldığını belirterek tarafların boşanmasını, velayetlerin anneye verilmesini, çocuklar için nafaka ve kendisi için tedbir-yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı (Erkek) Cevap ve İddiaları
Davalı erkek vekili ise tüm iddiaları reddetmiş, eşlerin akraba olduklarını ve çocukluktan beri birbirlerini tanıdıklarını belirtmiştir. Erkek eş, eşine hiçbir zaman karışmadığını, saygısızlık yapmadığını ve eşinin istediği gibi yaşadığını söylemiştir. Kendisinin “karıncayı bile incitmeyen bir kişi” olduğunu, kadının iddialarının hayal ürünü olduğunu ve psikolojik şiddet gören tarafın kendisi olduğunu, bu nedenle şizofreni değil psikolojik tedavi gördüğünü ifade etmiştir.
Erkek eş ayrıca, eşinin evlilik birliği görevlerini yerine getirmediğini, çocuklarla ilgilenmediğini, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ve iki yıldır birlikte yatmadıklarını iddia etmiştir. Kadının bunun yerine çocukların odasında kaldığını ve odada bulunan bilgisayar başında vaktini geçirdiğini öne sürerek kadının açtığı davanın reddini, kendi davasının kabulü ile boşanmalarını, çocukların velayetlerinin kendisine verilmesini ve manevi tazminat talep etmiştir.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
Aile Mahkemesi, 02.02.2016 tarihli kararında, tarafların 07.02.1999 tarihinde evlendikleri ve ortak iki çocuklarının bulunduğunu tespit etmiştir. Mahkeme, kadın eşe ait telefon hattının HTS kayıtlarına göre, davacının farklı numaralarla hayatın olağan akışına aykırı şekilde görüştüğü ve SMS gönderdiği, eşini ve çocuklarını ihmal ettiği kanaatine varmıştır.
Ayrıca, çocukların ifadelerine göre annelerini evdeki bilgisayardan görüntülü konuşurken gördükleri, şüphelenerek takip ettikleri ve bilgisayarda gördükleri erkekle annelerini uygunsuz halde yakaladıkları belirlenmiştir. Uzun süreli yürüyüşler nedeniyle eşler arasında tartışma çıktığı, karşılıklı hakaret olduğu ve erkeğin eşini darp ettiği de tespit edilmiştir.
Bu tespitler ışığında mahkeme, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının sadakatsiz davrandığı, eşini ve çocuklarını ihmal ettiği, eşine hakaret ettiği gerekçesiyle ağır kusurlu; erkeğin ise eşine fiziksel şiddet uygulaması ve hakaret etmesi nedeniyle az kusurlu olduğuna karar vermiştir. Sonuç olarak her iki davanın da kabulüne, tarafların boşanmalarına, velayetlerin babaya verilmesine ve erkek eş yararına manevi tazminata hükmedilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı
İlk derece mahkemesinin kararı kadın vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 14.03.2018 tarihli kararında, erkeğin eşine birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığını belirterek, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle, kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve erkek lehine manevi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığına karar vererek kararı bozmuştur.
Daire ayrıca, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan nafaka isteyebileceğini belirterek (TMK m.175), kadının daha ağır kusurlu olmadığı, gelir ve malvarlığı bulunmadığı ve boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği gerekçeleriyle kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Direnme Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu İncelemesi
İlk derece mahkemesi, önceki kararında belirttiği gerekçelerle direnme kararı vermiştir. Bu karar da kadın vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu, uyuşmazlığın boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur durumları ve buna bağlı olarak manevi tazminat ve yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığını belirlemiştir.
Kurul, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerini (TMK m.166, 174/2, 175) değerlendirerek, çocukların beyanları, HTS kayıtları ve diğer deliller ışığında, kadının eşine hakaret ettiği, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, eşini ve çocuklarını ihmal ettiği; erkeğin ise eşine hakaret ettiği ve fiziksel şiddet uyguladığı hususlarının ispatlandığını belirtmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Temel Gerekçesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kararının gerekçesinde şu ifadelere yer vermiştir:
“Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı şekilde tanık beyanlarının yanında dosyada mevcut kadın eşin kullanmakta olduğu hatta ait HTS kayıtlarına göre davacının farklı numaralarla ve özellikle […] isimli şahsa ait olan telefon ile hayatın olağan akışına aykırı şekilde görüşmeler gerçekleştirdiği, karşılıklı mesajlaşmaların olduğu dikkate alındığında evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünü ihlâl eden ve yaşanan olaylardan sonra çocuklarını da bırakarak evden ayrılan kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.”
Kurul, bu gerekçeyle yerel mahkemenin kadın eşin ağır kusurlu olduğu yönündeki direnme kararını yerinde bulmuştur. Ancak, erkek eş yararına hükmedilen manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları daha önce Özel Dairece incelenmediğinden, bu konunun incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar vermiştir.
Hukuki Değerlendirme ve Yasal Düzenlemeler
Evlilik Birliğinin Sarsılması ve Boşanma
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre, evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Madde hükmü, evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı konusunda hâkime geniş takdir hakkı tanımıştır.
Boşanma davalarında hâkim, tarafların kusur durumlarını “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlemek durumundadır. Bu belirleme özellikle boşanmanın mali sonuçları açısından önem taşımaktadır.
Manevi Tazminat ve Koşulları
TMK’nın 174/2. maddesine göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat talep edebilir. Manevi tazminata hükmedebilmek için, boşanmaya sebep olan olayın kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi ve karşı tarafın kusurlu olması gerekmektedir.
Yoksulluk Nafakası ve Koşulları
TMK’nın 175. maddesine göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Yoksulluk nafakası için aranan şartlar:
- Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşme veya düşecek olma
- Nafaka talep eden tarafın kusurunun daha ağır olmaması
- Talep edilmiş olma
Yargıtay kararlarına göre “yoksulluk” kavramı, bireyin yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi maddi varlığını geliştirmek için zorunlu harcamaları karşılayacak gelirden yoksun olması anlamına gelmektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
İncelediğimiz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı, boşanma davalarında kusur tespitinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Kararda, sadakat yükümlülüğünün ihlali ve aile birliğinin ihmal edilmesi ağır kusur olarak değerlendirilirken, fiziksel şiddet ve hakaret daha hafif kusur olarak ele alınmıştır.
Bu değerlendirme, Türk aile hukukunda evlilik birliğinin korunmasına ve sadakat yükümlülüğüne verilen önemin bir göstergesidir. Ancak, fiziksel şiddetin de ciddi bir kusur olduğu ve hiçbir şekilde mazur görülemeyeceği unutulmamalıdır.
Boşanma davalarında tarafların kusur oranları, özellikle maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası gibi boşanmanın mali sonuçları açısından belirleyici rol oynamaktadır. Bu nedenle, kusur tespitinin titizlikle yapılması ve her somut olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, evlilik birliğinin sona ermesi durumunda ortaya çıkabilecek hukuki sonuçlar hakkında bilinçli olmak ve haklarımızı korumak için gerekli adımları atmak büyük önem taşımaktadır.
Kaynakça
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/633 K. 2022/1293 T. 18.10.2022
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
- Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 1998/688 K. sayılı kararı
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 2007/275 K. sayılı kararı
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararı
- Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı