Eşin Bilgisi Dahilinde Çekilen Video Kaydı Hukuka Aykırı Delil Midir: Yargıtay HGK Kararı İncelemesi

Kararın Özeti

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğini temelinden sarsan kocanın eşinin ortak konutta çektiği video kayıtlarının hukuka aykırı delil sayılamayacağını, eşin bilgisi dahilinde yapılan bu kayıtların ispat aracı olarak kullanılabileceğini ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle boşanmaya karar verilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır.

Dava Konusu ve Tarafların İddiaları

Davacının İstemi

Davacı kadın, 15.08.1992 tarihinde evlendiği ve iki çocuk sahibi olduğu eşiyle aralarında yıllardır artarak devam eden şiddetli geçimsizlik bulunduğunu, evliliğin bu hale gelmesinde tüm kusurun davalıda olduğunu ileri sürmüştür. Dava dilekçesinde, eşlerin zorunlu haller dışında birbirleriyle konuşmadıklarını, konuştuklarında ise sert ve kırıcı davrandıklarını, yatak odalarının dahi ayrı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca davalı kocanın eşine ağır şekilde manevi baskı ve şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, toplum içinde küçük düşürdüğünü ve bu nedenle evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini, sağlığının bozulduğunu iddia etmiştir. Bu sebeplerle, tarafların boşanmalarına ve kendisi yararına 300.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalının Cevabı

Davalı koca ise tüm iddiaları reddetmiş, kendisinin hiçbir kusurlu davranışının bulunmadığını, aksine davacının birlik görevlerini yerine getirmediğini, evlilik sorumluluğunu taşımak istemediğini savunmuştur. Davalı, eşlerin dava açıldıktan sonra dahi cinsel hayatlarının devam ettiğini, bir baba olarak çocuklarının her şeyiyle ilgilendiğini, ev işlerinde de sorumluluk aldığını belirtmiştir. Buna karşılık davacının sürekli yorgun olduğunu söyleyerek uyuduğunu ya da televizyon izlediğini ileri sürmüştür. Ayrıca eşler arasında daha evvel açılan bir boşanma davasının takip edilememesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini ve bu hükmün 25.02.2014 tarihinde kesinleştiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

Aile Mahkemesi, 13.04.2016 tarihli kararında davacı tanıklarının anlatımlarının genel ve soyut olduğu, daha önceki anlaşmazlıklara ilişkin bulunduğu ve bu olaylardan sonra eşlerin yeniden bir arada yaşamaya devam ettikleri gerekçesiyle davacının yaşanan olayları affettiğini veya en azından hoşgörü ile karşıladığını kabul etmiştir. Mahkeme ayrıca, davalı tarafça dosyaya sunulan CD içeriğindeki kayıtların dava tarihinden sonraki döneme ait olduğunu, tarafların boşanma davası açıldıktan sonra aynı evde karı-koca hayatı yaşamaya devam ettiklerini, bunun da evlilik birliğinin sarsılmadığını ve sürdürülebilir olduğunu gösterdiğini belirterek davanın reddine karar vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararları

Davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 11.04.2018 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır. Ancak davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 07.03.2019 tarihli kararıyla hükmü bozmuştur.

Özel Daire bozma kararında, davalı erkeğin davacı kadına yönelik “Kızınız deli, tımarhaneye yatırın, şişmansın, estetik ameliyat ol, senin hiçbir şeye aklın ermez, sen ne anlarsın, ruh hastasısın, sende psikolojik bozukluk var, git tedavi ol…” şeklinde sürekli olarak hakaret ettiği ve aşağıladığının anlaşıldığını belirtmiştir. Ayrıca, davalı tarafından sunulan görüntü kayıtlarına ilişkin CD’nin kadının rızasına aykırı olarak hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle af olgusunun ispatında dikkate alınamayacağı ve davacı kadının eşinin kusurlu davranışlarını affettiğine dair başka bir delil de bulunmadığı gerekçesiyle taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğu sonucuna varılmıştır.

Direnme Kararı

İlk derece mahkemesi 17.06.2019 tarihli kararında, önceki kararında direnmiştir. Direnme gerekçesinde, davacı tanık beyanlarının genel, soyut ve davacıdan duyuma dayalı olduğu, olayların zaman ve yerinin belirtilmediği, bu olaylardan sonra tarafların birlikte evlerine döndükleri ve ailece geziye gittikleri belirtilmiştir. Ayrıca, davalı erkek hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal etmek suçuyla ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığı kararında, çekilen görüntü ve seslerin aynı ikamette yaşayan ve evli olan kişilerce kaydedildiği, şüphelinin bu kayıtları delil olarak boşanma dava dosyasına sunduğu ve üçüncü kişilerle paylaşmadığı, TCK’nın 134/1 ve 2. maddelerinde gösterilen suçu oluşturmayacağı belirtilmiştir. Bu nedenle, hükme esas alınan bu delilin “rızası alınmaksızın hukuka aykırı yolla elde edilen delil” olarak değerlendirilemeyeceği ileri sürülmüştür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu, yaptığı inceleme sonucunda uyuşmazlığın, davalı eşin kusurlu davranışlarının ispat edilip edilmediği ve davacı eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplandığını belirlemiştir.

HGK, öncelikle Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde düzenlenen “evlilik birliğinin sarsılması” sebebiyle boşanma hususunu değerlendirmiştir. Bu kapsamda, kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurlu olması gerektiğini vurgulamıştır.

Kararda, bir delilin hukuka aykırı olarak elde edilmiş sayılıp sayılmayacağı hususuna da değinilmiştir. HMK’nın 189/2. maddesine göre hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı belirtilmiştir. Ancak HGK, dosyadaki DVD ve video kayıtlarının incelenmesinde, kadının “ya bak beni çekip durma, beni çekme, sen niye sürekli çekiyorsun senin amacın ne, neden çekiyorsun anlayamıyorum, napacan mahkemede delil olarak mı kullanacan” şeklindeki beyanlarından, erkeğin ortak konut içerisinde çekim yaptığının kadın tarafından bilindiği, bir başka ifadeyle erkeğin bu çekimleri gizli olarak yapmadığı sonucuna varmıştır. Bu nedenle, CD’nin kadının bilgisi dışında hukuka aykırı yolla elde edildiğinden söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.

Kurul ayrıca, davacı tanıklarının beyanlarından erkeğin eşini süreklilik arz eder şekilde aşağıladığı ve hakaret ettiği, davacının davalının bu kusurlu davranışlarını affettiği veya hoşgörü ile karşıladığına dair bir kanıtın bulunmadığı, dolayısıyla taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik olduğu sonucuna varmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Temel Gerekçesi

Hukuk Genel Kurulu, hukuka aykırı delil konusunda şu değerlendirmede bulunmuştur:

“Tüm bu anlatılanların ışığı altında; tarafların 15.08.1992 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, davacı kadın tarafından dava dilekçesindeki geçimsizliğe ilişkin olarak dinlettiği annesi …’ın görgüye dayalı bilgisi uyarınca; tarafların ortak bir paylaşım alanlarının olmadığı, evde birbirleriyle muhabbet etmedikleri, yatak odalarının ayrı olduğu, bunun yanında erkeğin eşi hakkında farklı zamanlarda “şişmansın, kızınız deli tımarhaneye yatırın, senin hiçbir şeye aklın ermez, sen ne anlarsın, sen komplekslisin, sen ruh hastasısın, sende psikolojik bozukluk var, git tedavi ol” şeklindeki söylemlerine bizzat şahit olduğu, yine davacının kardeşi …’ın da görgüye dayalı bilgisi uyarınca; davalının davacıya psikolojik şiddet uyguladığı, manevi baskı yaptığı, eşini beğenmediği, eşinin dünya ve dini görüşünü küçümsediği, buna ilişkin olarak davalının eşine farklı zamanlarda “psikopat, ruh hastası, sen delisin, sen de kişilik bozukluğu var, kişilik zafiyeti var, çok şişmansın” şeklindeki söylemlerine bizzat şahit olduğu, hâl böyle olunca erkeğin eşini süreklilik arz eder şekilde aşağıladığı ve eşine hakaret ettiği, dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının davalının bu kusurlu davranışlarını affettiği veya en azından hoşgörü ile karşıladığına dair bir kanıtın da bulunmadığı, dolayısıyla olayların akışı karşısında davacının dava açmakta haklı olduğu ve boşanmaya karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.”

Bu değerlendirme sonucunda HGK, direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermiştir.

Karşı Oy Görüşü

Kararda karşı oy kullanan üye, hukuka aykırı delil konusunda farklı bir değerlendirme yapmıştır. Karşı oy görüşünde, Anayasa’nın 38/6. maddesinde kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceğinin düzenlendiği, bu ilkenin sadece ceza usulünde değil medeni usulde de uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

Karşı oy görüşüne göre, kamera kayıtlarının bilirkişi raporundaki dökümüne göre kadının “beni çekme” taleplerine erkeğin “çekmiyorum” şeklinde cevap verdiği, rızaya dayalı bir çekim olmadığının açıkça anlaşıldığı, parça parça yapılan çekimlerde kadının hangi anda kayıtta olduğunu bilemediği, bu nedenle Özel Daire’nin kamera çekiminin rızaya dayalı olmadığı ve delil olarak kabul edilemeyeceği yönündeki bozma kararına uyulması gerektiği savunulmuştur.

Sonuç

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun incelediği bu davada, evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve hukuka uygun delil kavramları derinlemesine tartışılmıştır. HGK’nın vardığı sonuçlar şöyle özetlenebilir:

  1. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunda, eşler arasında ortak hayatı çekilmez hale getiren geçimsizlik varsa ve bu geçimsizlikte davalının da kusuru bulunuyorsa boşanmaya karar verilmelidir.
  2. Bir delilin hukuka aykırı sayılabilmesi için, o delilin tamamen bilgi dışında ve gizli olarak elde edilmiş olması gerekir. Eşin bilgisi dahilinde, ortak konutta yapılan video çekimleri hukuka aykırı delil sayılmaz.
  3. Eşlerden birinin diğerine karşı sürekli hakaret etmesi, aşağılaması ve psikolojik şiddet uygulaması evlilik birliğini temelinden sarsan kusurlu davranışlardır.
  4. Bu tür kusurlu davranışların affedildiği veya hoşgörü ile karşılandığı ispat edilemediği sürece, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilmelidir.

Bu dava, boşanma hukukunda evlilik birliğinin temelinden sarsılması kavramının değerlendirilmesi ve aile içi iletişimlerin kayıt altına alınmasının hukuka uygunluğu açısından önemli bir içtihat niteliğindedir.

Kaynakça

  1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2020/26, K. 2022/1434, T. 02.11.2022
  2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Madde 166
  3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Madde 189
  4. Anayasa, Madde 38/6
  5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2013/4-1183, K. 2014/960, T. 05.04.2018

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top