Anlaşmalı Boşanma Sonrası Menfi Tespit Davalarında Parasal Sınırlar ve Kesin Delil Niteliğindeki Resmi Senetler: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı İncelemesi

Kararın Özeti

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, anlaşmalı boşanma protokolünden doğan bir alacak nedeniyle açılan menfi tespit davasında, temyiz edilebilirlik sınırının altında kalan dava değeri nedeniyle (71.858 TL), davalı vekilinin temyiz istemini miktar yönünden reddetmiştir.

Davacının İstemi ve Davalının Cevabı

Davacının İstemi

Davacı vekili, tarafların 28.06.1997 tarihinde evlendiklerini ve Ankara 8. Aile Mahkemesi’nin 23.11.2015 tarihli kararı ile boşandıklarını belirtmiştir. Boşanma kararında, taraflar adına 1/2 oranında kayıtlı olan Ankara ili, Çankaya ilçesindeki evin, davalıya ait olan 1/2 hissesinin davacıya devredileceği, kalan kredi borcunun davacı tarafından ödeneceği, davacının babasından alınan 27.000 USD borcun davacı tarafından ödeneceği ve bu taşınmazla ilgili olarak davacı tarafından davalıya 66.150 TL ödeneceği kararlaştırılmıştır.

Davacı vekili, müvekkili tarafından gerekli ödemenin yapılması sonucunda taşınmazın 1/2 hissesinin davalı tarafından davacıya devredildiğini, buna rağmen davalı tarafından müvekkili aleyhine Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün 2016/21863 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ileri sürerek, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle davalının dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalının Cevabı

Davalı vekili ise, boşanma kararında belirtilen 66.150 TL bedelin müvekkiline ödenmediğini, ödeme hususunda ispat yükünün davacıda bulunduğunu, davanın miktar itibari ile yazılı belge ile ispatlanmak zorunda olduğunu ancak ödemeye ilişkin belge sunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

Ankara 2. Aile Mahkemesi, Çankaya Tapu Müdürlüğü tarafından düzenlenen 10.12.2015 tarihli ve 78261 sayılı resmi senet ile davalının taşınmazdaki 1/2 hissesini davacıya satış yolu ile devrettiğini ve resmi senette satıcı Güngür Çayir’in “satış bedelini nakden ve tamamen aldığını” beyan ettiğini tespit etmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 204. maddesi uyarınca, “İlamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar. İlgililerin beyanına dayanılarak noterlerin tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılırlar.”

İlk derece mahkemesi, davalı tarafından tapuda resmi olarak yapılan senedin sahteliği ileri sürülmediği gibi bunun aksini kanıtlar yazılı delil de sunulmadığını, dolayısıyla alacaklının “satış bedelini nakden ve tamamen aldığını” içeren beyanın kesin delil olup kendisini bağlayacağını belirterek davanın kabulüne ve davalının 71.858 TL üzerinden %20 tazminat ödemesine karar vermiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi uyarınca, menfi tespit davalarında kural olarak hukuki ilişkinin varlığını ispat yükünün davalı alacaklıda olduğunu, resmi senetteki beyanın kesin delil olup kendisini bağlayacağını, davalının ise resmi senedin aksini ispatlayacak nitelikte kesin delil sunmadığını gerekçe göstererek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Bozma Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, resmi senette davalı Güngür Çayir’ın davacı Şenay Çayir’e hissesinin tamamını 56.000 TL bedelle sattığını ve satış bedelini nakden ve tamamen aldığını beyan ettiğini, her iki tarafın bu beyanın altını imzaladığını, tarafların yapılan bu işleme ve resmi senet altındaki imzalarına bir itirazları olmadığını belirtmiştir.

Bu durumda, taşınmazın devri karşılığında davacı kadının davalı erkeğe 56.000 TL ödemiş olduğunun kabulü gerektiğini, mahkemece 56.000 TL bedel üzerinden davanın kabulü ile davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken, davalının 66.150 TL asıl alacak ve 5.708 TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 71.858 TL bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin ve davalının aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle kararı bozmuştur.

İlk Derece Mahkemesi’nin Direnme Kararı

Ankara 2. Aile Mahkemesi, tapu kayıtlarında yazılı satış bedelinin gerçek satış bedelini yansıtmadığı hususunun bilinen bir gerçek olduğunu, davalının “satış bedelini nakden ve tamamen aldığını” içeren beyanının kesin delil olup kendisini bağlayacağını gerekçe göstererek direnme kararı vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Kararı

Hukuk Genel Kurulu, direnme kararının verildiği 04.02.2020 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen temyiz kesinlik sınırının 72.060 TL olduğunu, uyuşmazlığa konu toplam alacağın 71.858 TL olduğunu dikkate alarak, İlk Derece Mahkemesi kararının temyiz edilebilirlik sınırının altında kaldığını, bu nedenle karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığını belirterek davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Karar Gerekçesi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kararının temel gerekçesini şu şekilde ifade etmiştir:

“Direnme kararının verildiği 04.02.2020 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen temyiz kesinlik sınırı 72.060TL’dir. Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasındaki uyuşmazlığa konu toplam alacağın 71.858TL dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesi kararı temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.”

Sonuç ve Değerlendirme

Bu karar, hukuki uyuşmazlıklarda temyiz edilebilirlik sınırının önemiyle ilgili önemli bir örnek teşkil etmektedir. Uyuşmazlığın esasından ziyade usuli bir konu olan temyiz edilebilirlik sınırı, Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmiş ve kesinlik sınırı altında kalan bir dava değeri için temyiz başvurusunun mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

Davada öne çıkan hukuki konular şunlardır:

  1. Menfi tespit davalarında ispat yükünün kural olarak davalı alacaklıda olduğu ilkesi
  2. Resmi senetlerin kesin delil niteliğinde olduğu ve aksi ispatlanmadıkça bağlayıcı olduğu
  3. Temyiz edilebilirlik sınırının kamu düzenine ilişkin olduğu
  4. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu tarihteki hukuksal durumun esas alınması gerektiği

Bu karar, boşanma sonrası mali anlaşmazlıkların çözümünde resmi belgelerin önemini ve usul hukuku kurallarının maddi hukuk tartışmalarından önce değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.

Kaynakça

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2020/364, K. 2022/1618, T. 29.11.2022
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
  • 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
  • 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
  • 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
  • 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top