Boşanma Davalarında Tedbir Nafakası: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı Analizi

Kararın Özeti

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, boşanma davası süresince verilen tedbir nafakasının, kusur durumundan bağımsız olarak ve ekonomik koşullar dikkate alınarak davanın başından sonuna kadar devam etmesi gerektiğine hükmederek, tedbir nafakasını kaldıran yerel mahkeme kararını bozmuştur.

Davacının İstemi ve Davalının Cevabı

Davacının İstemi

Davacı (kadın) vekili dava dilekçesinde, tarafların on yedi yıldır evli olduklarını, davalının (erkek) ilk evliliğinden iki çocuğunun bulunduğunu ve eski eşiyle sürekli iletişimde olduğunu belirtmiştir. Davacı, davalının eski eşiyle birlikte bir süre kalması ve kendisine yalnızca 10 TL bırakması, sürekli anlaşmazlıklar yaşanması, hakaret ve baskıya maruz kalması, evin tüm giderlerini kendisinin karşılaması ve davalının yıllardır çalışmaması nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürmüştür. Bu gerekçelerle tarafların boşanmalarını, aylık 750 TL yoksulluk nafakası, 50.000 TL manevi ve 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir.

Davalının Cevabı

Davalı (erkek) vekili ise cevap dilekçesinde, davacının iddialarının doğru olmadığını, evliliğin boşanma ile sonuçlanmasını gerektirecek derecede şiddetli geçimsizlik yaşanmadığını savunmuştur. Davalı, eski eşinin aynı zamanda kuzeni olduğunu ve engelli bir çocuklarının bulunduğunu, babasından miras kalan taşınmaz nedeniyle miras ve satış işlemleri için memlekete gittiğini, davacıya para bırakmadan gittiği iddiasının doğru olmadığını, kredi kartını bıraktığını belirtmiştir. Davalı boşanmalarını kabul etmekle birlikte, davacının nafaka ve tazminat taleplerinin reddini ve kendisi lehine 20.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

Aile Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; tarafların 27.01.1998 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, evliliğin ilk yıllarında sorun yaşanmadığı ancak zamanla davalının düzenli çalışmaması ve geçim yükünün davacının üzerinde kalmasıyla başlayan tartışmaların şiddetli geçimsizliğe dönüştüğü tespit edilmiştir.

Mahkeme, davalının arsa işlemleri için memleketine gittiğini söyleyerek bir yıl sonra eve döndüğünü, bu süreçte davacının boşanma davası açtığını ve davalı aleyhine ortak konuttan uzaklaştırma kararı alındığını, taraflar arasında sevgi, saygı, güven ve birlikte yaşama isteğinin kalmadığını belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı sonucuna varmıştır.

Mahkeme, boşanmaya sebep olan olaylarda davalının tam kusurlu olduğunu, davacının ise kusursuz olduğunu, davacının belli bir işinin ve gelirinin bulunmadığını, davalının ise emekli olup üzerine kayıtlı taşınmaz bulunduğunu tespit etmiştir. Bununla birlikte, davacının dava açılmadan önce hesabından 36.509,07 TL para çektiği ve bu paranın davacı tarafça kullanıldığı gerekçesiyle tedbir nafakası isteme koşullarının oluşmadığına karar vermiştir.

Sonuç olarak mahkeme, davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, tedbir nafakasının kaldırılmasına, davacı yararına aylık 500 TL yoksulluk nafakası ve 15.000 TL maddi tazminat ödenmesine, tarafların manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı

İlk derece mahkemesinin kararı, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 15.03.2018 tarihli kararında, tedbir nafakasının kaldırılması koşulları oluşmadığı halde nihai karar ile verildiği tarihten itibaren kaldırılmasının doğru olmadığını belirterek kararı bozmuştur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesine göre, boşanma veya ayrılık davası açılınca hakimin, davanın devamı süresince eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorunda olduğunu vurgulamıştır.

Direnme Kararı

Aile Mahkemesi, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bozma kararına karşı direnme kararı vermiştir. Direnme kararında, tedbir nafakası miktarı tayin edilirken eşlerin ekonomik güçleri ve müşterek yaşamları sırasında sağlanan yaşam düzeyinin dikkate alınması gerektiğini, davalının emekli maaşı dışında bir gelirinin olmadığını, davacının eşine ait evde kira vermeden oturduğunu ve bir işi ve gelirinin bulunmadığını belirtmiştir.

Ancak mahkeme, dava açılmadan yaklaşık bir ay önce davacının banka hesabından 36.509,07 TL para çektiğini, bu nedenle tedbir nafakası isteme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, tedbir nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda bir değerlendirme yapmıştır.

Hukuk Genel Kurulu, Türk Medeni Kanunu’nun 185. ve 186. maddelerinde düzenlenen evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin, boşanma davası açılması ile değil, birliğin sona erme anına kadar devam ettiğini vurgulamıştır. Buna göre, eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılmak zorunlulukları boşanma aşamasında da devam etmektedir.

Hukuk Genel Kurulu, tedbir nafakasının takdirine ilişkin kararın davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerektiğini, bu aşamada tarafların kusur durumunun belirlenemeyeceğini, verilecek kararda kusur durumunun bir ölçü olarak alınamayacağını ve nihai kararla belirlenen kusur durumunun da tedbir nafakasının kaldırılmasını ya da iadesini gerektirmeyeceğini açıklamıştır.

Hukuk Genel Kurulu’nun temel gerekçesi şu şekilde özetlenebilir:

“Boşanma veya ayrılık davası hangi eş tarafından açılırsa açılsın hâkim dava tarihinden itibaren davanın devamı süresince istek olmasa bile Kanun’dan doğan alınması gerekli bu önlemlerin alınması için kendiliğinden harekete geçecektir. Zira evlilik birliğinin kurulması ile eşlerin birbirlerine karşı yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan tüm hak ve yükümlülükleri, boşanma davası açılması ile değil, birliğin sona erme anına kadar devam etmektedir. Dolayısıyla boşanma davası açılsa da eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılmak zorunlulukları doğal olarak devam ettiğinden hâkim; eşlerin ekonomik güçlerini, gelir ve giderlerini, mal varlıkları bulunup bulunmadığını varsa bunların değer ve gelirlerini araştırıp belirleyecek, çocukların hangi eş yanında olduğunu tespit edecek, bir eşin diğer eşe nafaka verip vermeyeceğini, verecekse ne miktar vereceğini… saptamak zorundadır.”

Hukuk Genel Kurulu’na göre, tedbir nafakasının takdirinde “tarafların kusur durumu” hiçbir şekilde etkili bir unsur değildir ve kanunda tedbir nafakası yönünden tarafların kusurlu olup olmamaları bir unsur olarak yer almamaktadır.

Sonuç olarak Hukuk Genel Kurulu, direnme kararının bozulması gerektiğine oy çokluğu ile karar vermiştir.

Karşı Oy Görüşü

Hukuk Genel Kurulu’nda bazı üyeler karşı oy kullanmışlardır. Karşı oy görüşünde, Türk Medeni Kanunu’nun 186. maddesinde yapılan değişiklikle, evlilik birliğinin giderlerine katılma konusunda eşitlik ilkesinin kabul edildiği, artık her iki eşin de giderlere katılmak zorunda olduğu, giderlere katılmada ölçü olarak eşlerin güçlerinin esas alındığı vurgulanmıştır.

Karşı oy görüşüne göre, eş yararına tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için tarafların malî durumlarının bunu gerekli kılıp kılmadığına bakılması gerekmektedir. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında katılacağından, gücü diğer eşe göre çok daha iyi olan eş yararına, talep eden eş kadın olsa dahi tedbir nafakasına hükmedilmemesi mümkündür.

Karşı oy sahipleri, somut olayda davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi koşullarının bulunduğunu, ancak direnme kararının, tarafların gelir durumuna bakılmaksızın kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin zorunlu olduğu yönündeki gerekçe yerine, değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşünü savunmuşlardır.

Kararın Hukuki Önemi ve Sonuçları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararı, boşanma davalarında tedbir nafakasının niteliği, kapsamı ve hangi koşullar altında verileceği konusunda önemli açıklamalar içermektedir.

Kararda öne çıkan hukuki noktalar şunlardır:

  1. Tedbir Nafakasının Geçici Niteliği: Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davasının açılmasından kararın kesinleşmesine kadar geçen süre için hükmolunan geçici bir önlemdir.
  2. Hakimin Re’sen Karar Verme Zorunluluğu: Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi uyarınca hakim, boşanma veya ayrılık davası açıldığında davanın devamı süresince gerekli geçici önlemleri kendiliğinden almak zorundadır.
  3. Kusur Durumunun Etkisizliği: Tedbir nafakasının takdirinde tarafların kusur durumu dikkate alınmaz. Nafaka takdiri tamamen tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre belirlenir.
  4. Evlilik Birliğinden Doğan Yükümlülüklerin Devamı: Boşanma davası açılmış olsa bile, evlilik birliğinden doğan hak ve yükümlülükler, birliğin sona erme anına (boşanma kararının kesinleşmesine) kadar devam eder.
  5. Eşlerin Birliğin Giderlerine Katılma Zorunluluğu: Eşler, boşanma aşamasında dahi olsalar, kanundan doğan yükümlülükleri gereği devam eden zorunlu giderlere güçleri oranında katılmak zorundadırlar.

Bu karar, özellikle boşanma davası süresince tedbir nafakasının niteliği ve şartları konusunda hukuk uygulayıcılarına yol gösterici niteliktedir. Ayrıca, 743 sayılı eski Medeni Kanun ile 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu arasındaki farkları ve bunların tedbir nafakasına etkilerini ortaya koyması bakımından da önemlidir.

Sonuç

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun incelenen kararı, boşanma davalarında tedbir nafakasının hukuki niteliği, kapsamı ve koşulları konusunda önemli belirlemeler içermektedir. Karar, tedbir nafakasının davanın başından sonuna kadar uygulanması gereken geçici bir önlem olduğunu, kusur durumundan bağımsız olarak tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre belirlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Kararda, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin boşanma kararının kesinleşmesine kadar devam ettiği, eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak zorunda oldukları açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, boşanma davası süresince eşlerin birbirlerine karşı olan yükümlülükleri devam etmekte ve tedbir nafakası bu yükümlülüklerin bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır.

Kararda dikkat çeken bir diğer husus, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu üyelerinin bir kısmının, tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için tarafların malî durumlarının bunu gerekli kılıp kılmadığına bakılması gerektiğini, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında katılacağından, gücü diğer eşe göre çok daha iyi olan eş yararına tedbir nafakasına hükmedilmemesinin mümkün olduğunu savunmasıdır.

Sonuç olarak, bu karar boşanma davalarında tedbir nafakasının nasıl uygulanması gerektiği konusunda hem aile mahkemesi hakimlerine hem de hukuk uygulayıcılarına yol gösterici niteliktedir.

Kaynakça

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2020/367, K. 2022/1497, T. 10.11.2022
  • 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
  • 743 sayılı Medeni Kanun
  • 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
  • Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/13146, K. 2018/3469, T. 15.03.2018
  • Hukuk Genel Kurulu, E. 2011/2-533, K. 2011/670, T. 02.11.2011

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top