Boşanma Davasında Geliri Yüksek Olan Eş de Tedbir Nafakası Alabilir mi: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı İncelemesi

Özet

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, geliri diğer eşe göre daha yüksek olsa bile, boşanma davası sürecinde eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında katılma yükümlülüğünün devam ettiğini ve bu nedenle tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir.

Giriş

Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi, boşanma davası açıldığında hâkimin geçici önlemleri kendiliğinden alması gerektiğini düzenler. Bu önlemlerden biri olan tedbir nafakası, boşanma davası sürecinde eşlerin ve çocukların geçimini sağlamak amacıyla verilir. Peki, geliri diğer eşten daha yüksek olan eş de tedbir nafakası alabilir mi? Bu soru, inceleyeceğimiz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının özünü oluşturuyor.

Davacının İstemi ve Davalının Cevabı

Davacının İddia ve Talepleri

Davacı kadın, 06.03.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 16.09.2006 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu belirterek, davalı erkeğin:

  • Sürekli yalan söylediğini
  • Eşine hakaret ve küfür ettiğini
  • Şiddet uyguladığını
  • Birlik görevlerini yerine getirmediğini
  • Sadakatsiz davrandığını
  • Sık sık iş değiştirdiğini
  • Evin ihtiyaçlarını karşılamadığını

ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, çocuk yararına 1.000 TL tedbir-iştirak nafakası ile davacı yararına 1.000 TL tedbir-yoksulluk nafakası ve toplam 200.000 TL tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalının Cevabı

Davalı erkek ise, 17.04.2014 tarihli cevap dilekçesinde tüm iddiaları reddederek:

  • Davacının haklı çıkmak adına gerçek dışı iddialarda bulunduğunu
  • Kendisinin evlilik birliğinden kaynaklanan tüm görevlerini eksiksiz yerine getirdiğini
  • Kadının sinir hastası olduğunu ve psikolojik tedavi gördüğünü
  • Eşine hakaret ettiğini, kablo ile boğmaya çalıştığını ve yaralamaya uygun eşyalarla saldırdığını

belirterek, tarafların boşanmalarına, velayetin babaya verilmesine, çocuk yararına 500 TL tedbir-iştirak nafakası ile davalı yararına toplam 50.000 TL tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

İzmir 12. Aile Mahkemesi, 29.12.2015 tarihli ve 2014/169 E., 2015/909 K. sayılı kararında:

  • Taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına
  • Boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğuna
  • Velayetin anneye verilmesine
  • Çocuk yararına 300 TL tedbir, 600 TL iştirak nafakası
  • Kadın yararına 400 TL tedbir nafakası
  • Kadın yararına 35.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine
  • Kadının sürekli ve düzenli geliri olması nedeniyle yoksulluk nafakası talebinin reddine

karar vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Bozma Kararı

Mahkeme kararı, taraf vekillerince temyiz edilmiş ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 07.02.2017 tarihli ve 2016/7820 E., 2017/1224 K. sayılı kararıyla:

  1. Kadın yararına hükmedilen maddi tazminatın çok olduğunu, daha uygun bir miktarın belirlenmesi gerektiğini
  2. Kadının kamu çalışanı olarak aylık ortalama 4.000 TL, davalının ise özel sektörde yazılım uzmanı olarak aylık 1.750 TL gelirinin bulunması nedeniyle, kadın yararına tedbir nafakası koşullarının oluşmadığını

gerekçe göstererek kararı bozmuştur.

Yerel Mahkemenin Direnme Kararı

İzmir 12. Aile Mahkemesi, 18.01.2018 tarihli ve 2017/886 E., 2018/33 K. sayılı kararıyla:

  • Maddi tazminatın miktarına yönelik bozmaya uyarak kadın yararına 20.000 TL maddi tazminata hükmetmiş,
  • Ancak tedbir nafakasına ilişkin bozma kararına karşı direnmiştir.

Direnme kararında mahkeme:

  • TMK’nın 169. maddesine göre hâkimin gerekli önlemleri almak zorunda olduğunu
  • Davacının gelirinin davalıdan fazla olmasının, davalının ortak giderlere katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmadığını
  • Boşanma davası açılması durumunda tarafların ayrı yaşamaya hakları olduğunu, ancak evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini
  • Dolayısıyla eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmak durumunda olduğunu
  • Davalının borsada işlem yaptığını, bir kısım mevcudunu bu şekilde değerlendirdiğini

belirterek tedbir nafakası koşullarının oluştuğu kanaatine varmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 15.03.2022 tarihli ve 2019/107 E., 2022/318 K. sayılı kararında yerel mahkemenin direnme kararını uygun bulmuştur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Temel Gerekçesi

Hukuk Genel Kurulu, tedbir nafakasının hukuki mahiyeti ve koşulları konusunda şu gerekçeyi öne sürmüştür:

“Boşanma davası açılmasıyla eşlerin birbirlerine karşı evlilik birliğinden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin devam ettiği hususu tartışmasız olduğuna göre; boşanma davasının açılmış olması nasıl ki eşlerin birbirlerine karşı olan sadakat yükümlülüğünü ortadan kaldırmıyorsa, aynı şekilde birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak zorunluluklarını da ortadan kaldırmamaktadır. Eşlerin açılan boşanma davası nedeniyle ayrı yaşamaları, ortak çocukla birlikte tek başına yaşanmak zorunda kalınan evin en azından elektrik, su, doğal gaz, aidat, iletişim, varsa kira vs. gibi zorunlu ortak ‘geçim’ giderlerini sonlandırmamakta, aksine bu giderler devam etmektedir. İşte eşler, her ne kadar boşanma aşamasında da olsalar; kanundan doğan bu yükümlülükleri gereği devam eden zorunlu giderlere güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılmak zorundadırlar. Tarafların gelirinin bulunması TMK’nın 169. maddesine dayalı tedbir nafakası hükmedilmesine engel değildir.”

Kurul, ayrıca şu tespitte bulunmuştur:

“Bu nedenle eldeki davada her ne kadar tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında kadının erkeğe oranla daha fazla maaş aldığı görülse de, bu durum ancak diğer eşin birlik giderlerine katılmadaki oranını belirlemede bir ölçü olarak değerlendirilebileceğinden direnme kararı yerindedir.”

Karşı Görüş

Kararda beş üyenin karşı oy kullandığı görülmektedir. Karşı oy yazısında:

  • 743 sayılı eski Medeni Kanun ile 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu arasındaki farklardan bahsedilmiş,
  • Eski kanunda kocanın birliğin reisi olduğu ve evin seçimi, kadın ve çocukların iaşesinin kocaya ait olduğu düzenlenmişken,
  • Yeni kanunda eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında katılacaklarının düzenlendiği,
  • Bu nedenle yeni kanuna göre kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi için tarafların mali durumlarının bunu gerekli kılıp kılmadığına bakılması gerektiği,
  • Somut olayda mali gücü kocasına göre çok daha iyi olan kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi koşullarının bulunmadığı

görüşü savunulmuştur.

Sonuç ve Değerlendirme

Bu karar, Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesinde düzenlenen tedbir nafakasının hukuki niteliği ve koşulları hakkında önemli tespitler içermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluk görüşüne göre:

  1. Boşanma davası açılması, eşlerin evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini sona erdirmez.
  2. Eşler, boşanma davası sürecinde de birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadır.
  3. Taraflardan birinin gelirinin diğerinden fazla olması, tedbir nafakası hükmedilmesine engel değildir; bu durum ancak nafaka miktarının belirlenmesinde bir ölçü olabilir.
  4. Tedbir nafakası takdirinde tarafların kusur durumu dikkate alınmaz.

Karar, boşanma sürecindeki eşlerin ekonomik ilişkilerini düzenleyen önemli bir içtihat niteliğindedir ve özellikle kadının erkekten daha fazla gelire sahip olduğu durumlarda bile tedbir nafakasının söz konusu olabileceğini göstermesi bakımından dikkate değerdir.

Kaynakça

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/107, K. 2022/318, T. 15.03.2022
  • 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Madde 169, 185, 186
  • 743 sayılı Medeni Kanun, Madde 137, 152
  • Hukuk Genel Kurulu, E. 2011/2-533, K. 2011/670, T. 02.11.2011

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top