Özet
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, evliliğin yokluğu ve mutlak butlanla iptali talepli davada, ön inceleme aşamasında belirlenen uyuşmazlık konusundan farklı şekilde hukuki nitelendirme yapan Bölge Adliye Mahkemesi kararını, hakimin Türk hukukunu re’sen uygulamak zorunda olduğu, ancak ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konusundan ayrılamayacağı gerekçesiyle bozmuştur.
Davanın Konusu ve Tarafların İddiaları
Davacının İstemi
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin babası olan 1930 doğumlu murisin 20.08.2015 tarihinde vefat ettiğini, davalının ise ev işlerinde çalışmak üzere Ermenistan’dan Türkiye’ye geldiğini, muvazaalı bir evlilik yaparak Türk vatandaşlığını kazandığını ve murisin yanında yatılı olarak çalıştığını ileri sürmüştür. Davacı, davalının murisin Amerikan Hastanesi’nde yattığı sırada rahatsızlığından faydalanarak sahte belgelerle 02.09.2008 tarihinde nikahlandığını, bedeni ve ruhi zayıflık içerisinde bulunan muris ile hastanede evlenmelerinden dolayı davalının iyi niyetli sayılamayacağını belirtmiştir.
Davacı vekili bu iddialara dayanarak:
- Öncelikle muris ile davalı arasındaki evliliğin yokluğunun tespitine,
- Olmadığı takdirde evliliğin mutlak butlanla iptaline,
- Davalının mirastan yoksunluğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının Cevabı
Davalı vekili, davacının iddialarını reddederek, müvekkilinin Ermenistan Devlet Üniversitesi Pedagoji bölümü mezunu olduğunu, müvekkilinin anne ve babasının 1998 yılında Ermenistan’dan Türkiye’ye yerleştiklerini, 1999 tarihinde müvekkili ile merhum murisin tanıştıklarını ve aralarında oluşan duygusal yakınlaşma sonucunda birlikte yaşamaya başladıklarını ileri sürmüştür. Eşlerin 01.09.2008 tarihinde evlenmek için başvuruda bulunduklarını, nikah gününün tesadüfen murisin hastanede yattığı güne denk geldiğini belirtmiştir.
Davalı, davacının bir işi olmadığını, tüm giderlerinin müteveffa muris tarafından karşılandığını, davacının sürekli para isteyerek babasını taciz ettiğini ve davacının iddialarının muvazaaya ilişkin olduğunu, yokluk ve butlan sebeplerine uymadığını savunmuştur.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
İstanbul 6. Aile Mahkemesi’nin kararında, taraflar arasındaki evlilik töreninin Türk Medeni Kanunu’nun 141. maddesine uygun şekilde gerçekleştirildiği, törende evlendirme memurunun görev aldığı, tören anında ayırt etme gücüne sahip iki tanığın bulunduğu ve yargılama aşamasında yeminli olarak dinlendiği, evlilik sözleşmesindeki imzanın adli tıp raporuyla murise ait olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla evliliğin yokluğunun tespitine ilişkin talebin reddedilmesi gerektiği, ayrıca taraflar arasındaki evliliğin mutlak butlanla iptali talebine yönelik yapılan incelemede de evlenme anında murisin akıl sağlığının yerinde olduğu, sürekli bir ayırt etme gücünden yoksun bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı
Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi, TMK’nın 155. maddesine göre “Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan bir evliliğin kanunun diğer şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle butlanına karar verilemez” hükmü gereğince evliliğin sahte evraklarla gerçekleştirildiği iddiasına yönelik istinaf talebinin reddine karar vermiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi, dava ve cevaba cevap dilekçesinde “murise ilaç verilerek ilaç bağımlısı haline getirildiği ve ayırt etme gücünün yok edildiği” iddialarını değerlendirirken, davanın TMK’nın 148. maddesinde belirtilen “evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olma sebebine” dayalı olarak açıldığı kanaatine varmıştır. Ancak bu maddeye dayalı olarak mirasçıların dava açma haklarının bulunmadığını ve hak düşürücü sürenin de geçmiş olduğunu dikkate alarak mahkeme karar gerekçesinin düzeltilmesi suretiyle istinaf talebinin reddine karar vermiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, ilk derece mahkemesince yapılan ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın TMK’nın 145. maddesinde düzenlenen mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali olarak nitelendirildiğini ve tarafların bu nitelendirmeye itirazının bulunmadığını belirtmiştir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi’nin istinaf itirazlarını değerlendirirken delilleri TMK’nın 145. maddesi kapsamında değerlendirmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile TMK’nın 148. madde kapsamında değerlendirme yapmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Direnme Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Bölge Adliye Mahkemesi, Özel Daire’nin bozma kararına karşı, bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi gereğince doğrudan hakimin görevi olduğu, diğer bir ifadeyle hakimin davacı tarafından yapılan hukuki nitelendirmeyle bağlı olmadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 22.11.2022 tarihli kararında, ilk derece mahkemesince gerçekleştirilen ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusunun “tarafların evliliğin yokluğunun tespiti, olmadığı takdirde mutlak butlan ile iptali ve TMK’nın 578. maddesi uyarınca davalının mirastan yoksunluğunun konularında anlaşamadıkları” şeklinde tespit edildiğini, ilk derece mahkemesi hakiminin HMK’nın 33. maddesine uygun şekilde hukuki sebebi olaya uyguladığını ve dosyada mevcut delillere göre karar verdiğini belirtmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Temel Gerekçesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun temel gerekçesi şu şekilde özetlenebilir:
“İlk derece mahkemesince gerçekleştirilen 22.03.2016 tarihli ön inceleme duruşmasına taraf vekillerinin katıldığı, uyuşmazlık konusu olarak ‘tarafların evliliğin yokluğunun tespiti, olmadığı takdirde mutlak butlan ile iptalini ve TMK’nın 578. maddesi uyarınca davalının mirastan yoksunluğunun konularında anlaşamadıkları’ yönünde tespitin yapıldığı, dolayısıyla ilk derece mahkemesi hakimi tarafından HMK’nın 33. maddesine uygun şekilde hukuki sebebin olaya uygulandığı ve dosyada mevcut delillere göre karar verildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca istinaf itirazı üzerine inceleme yapan bölge adliye mahkemesince davanın hukuki nitelemesinin davacı tarafından ileri sürülmemiş bulunan ‘davanın TMK’nın 148. maddesine dayalı olarak açıldığı’ gerekçesiyle karar gerekçesinin düzeltilmesi suretiyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”
Hukuki Kavramlar ve İlkeler
Evlilik Hukukunda Yokluk ve Butlan Kavramları
Kararda evlilik hukukundaki “yokluk” ve “butlan” kavramları arasındaki farklar açıklanmıştır. Buna göre:
- Evliliğin Yokluğu: Evliliğin kurucu unsurları olan “evlenmenin ayrı cinsten kişiler arasında yapılmış olması”, “evlendirme memuru önünde yapılması”, “tarafların karşılıklı ve sözlü iradelerini açıklamaları” hususlarından birinin gerçekleşmemesi halinde evlilik hiç gerçekleşmemiş gibi sonuç doğurur. Yoklukla sakat olan bir evlenme aradan ne kadar süre geçerse geçsin düzelmez ve nüfus kayıtlarına işlenmesi de sonucu değiştirmez.
- Butlan (İptal): Şeklen meydana gelmiş bir evliliğin, kanunun taraflarda ya da iradelerinde aradığı niteliklerin eksikliği nedeniyle ortadan kaldırılması gerekiyorsa “butlan” söz konusu olur. Butlanla sakat evlenmelerde, evlenme sözleşmesinin bütün esaslı ve kurucu unsurları mevcuttur, ancak kanunun aradığı bazı nitelikler gerçekleşmemiştir. Butlanla sakatlanmış evlenmeler, hakimin hükmüyle iptal edilinceye kadar geçerli bir evliliğin bütün hüküm ve sonuçlarını doğururlar.
Mutlak Butlan ve Nisbi Butlan
Kararda mutlak butlan ve nisbi butlan arasındaki farklar da açıklanmıştır:
- Mutlak Butlan: TMK’nın 145. maddesinde sayılan hallerde (eşlerden birinin evli olması, sürekli ayırt etme gücünden yoksunluk, akıl hastalığı, evlenmeye engel hısımlık) söz konusudur. Kamu düzenini ilgilendirir ve Cumhuriyet Savcısı tarafından da dava açılabilir.
- Nisbi Butlan: TMK’nın 148, 151 ve 153. maddelerinde öngörülen sebeplerle (evlenme sırasında geçici ayırt etme gücünden yoksunluk, irade sakatlığı, yasal temsilci izninin olmaması) evlenmenin sakat olması halidir. Sadece taraf menfaatlerini ilgilendirir ve eşlerden biri veya belli hallerde yasal temsilci tarafından açılabilir.
Ön İnceleme Aşamasının Önemi
Kararda HMK’nın getirdiği ön inceleme aşamasının önemi vurgulanmıştır. Ön inceleme aşamasında:
- Davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için usul hukuku yönünden aranan şartların incelenmesi
- Tahkikat aşamasının belirli bir düzen ve disiplin içinde yürütülebilmesi için gerekli zeminin oluşturulması amaçlanmaktadır.
Ön inceleme işlemleri tamamlanmadan tahkikata başlanamaz ve duruşma günü tespit edilemez (HMK m. 137/2). Ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konusu, yargılamanın “yol haritası” niteliğindedir.
Sonuç
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun incelenen kararı, medeni usul hukukunda önemli bir ilkeyi vurgulamaktadır: Hakim, Türk hukukunu re’sen uygulamak zorundadır ve tarafların hukuki nitelendirmesiyle bağlı değildir. Ancak bu yetki, ön inceleme aşamasında belirlenen uyuşmazlık konusunun dışına çıkılmasını kapsamaz.
Kararda dikkat çekilen önemli hususlar şunlardır:
- Ön inceleme aşamasında belirlenen uyuşmazlık konusu, yargılamanın yol haritasıdır ve taraflar ile mahkeme bu çerçevede hareket etmelidir.
- HMK’nın 33. maddesine göre, hukuki nitelendirme hakime ait olsa da, bu nitelendirme uyuşmazlık konusunun belirlenmesinden sonra uygulanmalıdır.
- İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesinin ön inceleme duruşmasında belirlediği uyuşmazlık konusundan farklı bir hukuki nitelendirme yapamaz.
Bu karar, özellikle evlilik hukukunda yokluk ve butlan kavramları arasındaki farklar ile ön inceleme aşamasının usul hukuku açısından önemini göstermektedir. Ayrıca, hakimin hukuki nitelendirme yetkisinin sınırlarını belirlemesi açısından da emsal niteliğindedir.
Kaynakça
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2021/670, K. 2022/1571, T. 22.11.2022
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
- Dural, M., Öğüz, T., & Gümüş, M. A. (2021). Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku