Direnme Kararının Usulüne Uygunluğu: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı İncelemesi

Özet

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, karşılıklı boşanma davasında, mahkemenin “direnme kararı” adı altında yeni bir gerekçeye dayalı karar vermesi durumunda, bunun gerçek bir direnme kararı olmadığına ve temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından yapılması gerektiğine hükmetmiştir.

Giriş

Boşanma davaları, aile hukukunun en zorlu ve duygusal yönlerinden biridir. Bu süreçte tarafların iddiaları, mahkemelerin değerlendirmeleri ve Yargıtay’ın içtihatları, hem hukuki açıdan önem taşır hem de toplumsal yansımalara sahiptir. Bu yazımızda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2022 yılında verdiği bir kararda ele alınan “direnme kararı” kavramını ve bunun boşanma davalarındaki etkisini inceleyeceğiz.

Tarafların İddiaları ve Talepleri

Davacı-Karşı Davalı Kadının İddiaları

Davacı kadın, 13.09.2013 tarihli dilekçesinde, tarafların 09.04.2013 tarihinde evlendiklerini ve 06.06.2013 tarihinde düğün yaparak ortak evde yaşamaya başladıklarını belirtmiştir. Kadın, eşinin:

  • Evlilik hayatına alışamadığını ve bekarlık hayatını sürdürmeye çalıştığını
  • Gece geç saatlerde ve sarhoş halde eve geldiğini, bazen hiç gelmediğini
  • Fiziksel ve cinsel şiddet uyguladığını, hakaret ve tehditlerde bulunduğunu
  • Oluşan yaralarını hastanede “evde merdivenden düştüm” şeklinde açıklamak zorunda bırakıldığını

iddia etmiştir.

Bu gerekçelerle, tarafların boşanmalarına, 1.500 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı Erkeğin İddiaları

Davalı erkek ise, 21.10.2013 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde:

  • Kadının daha fazla alkol aldığını
  • Birlik görevlerini yerine getirmediğini ve müsrifçe harcamalar yaptığını
  • Ailesinin borçlarını eşine ödetmek istediğini
  • Düğünde takılan altınların çoğunu satarak ailesine verdiğini
  • 07.07.2013 tarihinde, kadının aşırı alkollü halde “evlenmeden önce bir başka erkekten hamile kalarak çocuk aldırdığını” itiraf ettiğini
  • Kadının evde merdivenlerden düşerek yaralandığını

ileri sürmüştür.

Bu iddialarla, asıl davanın reddini ve karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi

İlk Derece Mahkemesi Kararı

Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi, 17.12.2014 tarihli kararıyla:

  • Tarafların 09.04.2013 tarihinde evlendiklerini
  • Ortak çocuklarının bulunmadığını
  • Evliliğin ilk gününden itibaren geçimsiz olduklarını
  • Erkeğin eşi ve evi ile ilgilenmediğini, kadına fiziksel ve cinsel şiddet uyguladığını
  • Erkeğin “kadının evlenmeden önce çocuk aldırdığı” iddiasına itibar edilmediğini

belirterek, erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 400 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Bozma Kararı

Taraf vekillerinin temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 17.03.2016 tarihli kararıyla:

“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının, evde eş olarak üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân bırakmayacak nitelikte geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkek boşanma davası açmakta haklıdır. O halde davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının kabulü gerekirken, reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”

gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Direnme Kararı

Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi, 06.12.2017 tarihli kararıyla, bozma öncesi karardaki gerekçeye ek olarak:

  • Dosyanın Yargıtay’da temyiz aşamasında bulunduğu sırada tarafların Instagram’dan görüştüklerini
  • Bu konuşmalardan erkeğin eşi ile barışma çabası içerisinde olduğunun anlaşıldığını
  • Eşini çaya davet ettiğini, “hiçbir şey için geç değil” diyerek tekrar görüşmek istediğini beyan ettiğini
  • Dolayısıyla erkeğin yaşanılan olayları hoşgörü ile karşıladığını ve artık kadını kusurlu kabul etmenin mümkün olmadığını

belirterek direnme kararı vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Kararı

Taraf vekillerinin direnme kararını temyiz etmesi üzerine, Hukuk Genel Kurulu öncelikle bir “ön sorun” olarak, direnme adı altında verilen kararın gerçek bir direnme kararı olup olmadığını incelemiştir.

Hukuk Genel Kurulu, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için:

  • Mahkemenin bozma kararından esinlenerek yeni bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermesi gerektiğini
  • Gerekçesini önceki kararına göre genişletebileceğini ancak değiştirmemesi gerektiğini

vurgulamıştır.

Somut olayda ise:

  • İlk kararda erkeğin davasının “boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu” gerekçesiyle reddine karar verilmişken
  • Bozma sonrası kararda, “temyiz aşamasında erkeğin eşi ile barışma çabası içerisinde olduğu, yaşanılan olayları affetmiş sayıldığı, dolayısıyla kadına kusur yüklemenin mümkün bulunmadığı” yeni bir gerekçe eklendiği

tespit edilmiştir.

Bu durumda, Hukuk Genel Kurulu: “Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir olgu ve gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.”

sonucuna varmış ve temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye ait olduğuna karar vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Gerekçesi

Hukuk Genel Kurulu, kararının temel gerekçesini şu şekilde ortaya koymuştur:

“Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.”

“Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.”

Bu ilkeler ışığında Hukuk Genel Kurulu, mahkemenin kararını “yeni hüküm” olarak nitelendirmiş ve temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından yapılması gerektiğine hükmetmiştir.

Sonuç ve Değerlendirme

Bu karar, Türk hukuk sisteminde “direnme kararı” kavramının ne olduğunu ve ne olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Özellikle boşanma davalarında, tarafların dava sürecindeki davranışlarının nasıl değerlendirileceği ve bu değerlendirmelerin kararları nasıl etkileyeceği konusunda önemli bir içtihat niteliğindedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararından çıkarılabilecek temel sonuçlar şunlardır:

  1. Mahkemeler, bozma sonrası verdikleri kararlarda, ilk kararda tartışılmamış yeni olgulara dayanamaz ve gerekçelerini esaslı şekilde değiştiremezler.
  2. Mahkeme, bozma kararından sonra yeni bir delile dayanarak veya gerekçesini değiştirerek karar verdiğinde, bu karar “direnme kararı” değil, “yeni hüküm” niteliğindedir.
  3. Yeni hüküm niteliğindeki kararların temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulu tarafından değil, ilgili Özel Daire tarafından yapılmalıdır.
  4. Boşanma davalarında, tarafların dava sürecindeki davranışları (örneğin barışma girişimleri), mahkemenin değerlendirmesini etkileyebilir, ancak bu değerlendirmeler yeni bir hüküm kurulmasına neden olabilir.

Bu karar, hem hukuk uygulayıcıları hem de boşanma davası sürecindeki taraflar için, “direnme kararı” kavramının doğru anlaşılmasını sağlaması açısından büyük önem taşımaktadır.

Kaynakça

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2019/93 K. 2022/14 T. 18.01.2022

  • Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı)
  • Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı)
  • Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1086 sayılı) madde 440

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top