Özet
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, iştirak nafakasının artırılması davasında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320/1. maddesine dayanarak duruşma yapmadan dosya üzerinden karar veren mahkemenin bu kararının, tarafların hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle bozulmasına karar vermiştir.
Davacının İstemi ve Davalının Cevabı
Davacının İstemi
Davacı vekili tarafından 29.06.2012 tarihinde açılan davada; tarafların 11.06.2003 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten 06.05.2005 doğumlu bir çocuklarının dünyaya geldiğini, 06.03.2008 tarihli boşanma kararı ile velayetin anneye verildiğini ve çocuk yararına 1000 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini belirtmiştir. Gelinen zamanda çocuğun ilkokul 2. sınıfa gittiğini, masraflarının arttığını, annenin geçimini kendi çabası ile sağladığını ve maaşı dışında başka gelirinin bulunmadığını ileri sürmüştür. Pilot olan babanın aylık 20.000 TL’nin üzerinde gelir elde ettiğini, adına kayıtlı taşınmazlarının bulunduğunu ve çocuğunun daha iyi şekilde eğitim almasına katkı sağlayabilecek durumda olduğunu belirterek, nafakanın aylık 4.000 TL’ye yükseltilmesini talep etmiştir.
Davalının Cevabı
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde; davacının hostes olduğunu, aylık 4.500 TL maaş aldığını, iştirak nafakasında annenin de ortak çocuğa harcama yapması gerektiğini, talep edilen miktarın fahiş olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, ilamla belirlenen nafaka dışında ayrıca çocuğun okul giderleri ile özel sağlık sigortasını kendisinin karşıladığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
İlk derece mahkemesi olan Aile Mahkemesi, tarafların malî ve ekonomik durumları ile tüm dosya kapsamını değerlendirerek, 2006 yılında bir yaşında olan çocuk için 1000 TL nafakaya hükmedildiğini, şu anda çocuğun yedi yaşını geçtiğini ve ilkokul 2. sınıfa devam ettiğini belirtmiştir. Anne ve babanın mali ve ekonomik durumları göz önüne alındığında çocuğun ülke şartlarına göre iyi bir eğitim almasının mümkün olduğu, her iki tarafın da buna katkı sağlaması gerektiği vurgulanmıştır.
Mahkeme, paranın alım gücündeki düşüş ve enflasyon oranını dikkate alarak takdir edilen 1000 TL’nin şu andaki karşılığının 1750 TL olduğunu, çocuğun eğitim masraflarının arttığı gözetildiğinde aylık 3.000 TL iştirak nafakasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle davayı kısmen kabul etmiştir. Ancak bu karara varırken, davayı dosya üzerinden karara bağlamış, yani tarafları duruşmaya davet etmemiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Kararı
Davalı vekilinin temyizi üzerine inceleme yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 20.11.2014 tarihli kararıyla, yerel mahkemenin kararını bozmuştur. Özel Daire, bozma gerekçesinde öncelikle savunma hakkının Anayasada güvence altına alınmış haklardan olduğunu vurgulamıştır.
Daire, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27. maddesindeki hukuki dinlenilme hakkına atıfta bulunarak, bu hakkın tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının tarafların açıklamalarını dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kıldığını belirtmiştir.
Özel Daire, hâkimin tarafları dinlemeden, açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için onları kanuna uygun biçimde duruşmaya davet etmeden karar veremeyeceğini vurgulamıştır. HMK’nın 320/1. maddesinde, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar vereceği belirtilmiş olsa da, bunun ancak ön inceleme aşamasında ve mümkün olan hallerde olduğu, uygulama alanının dar bir çerçeve ile belirlendiği ifade edilmiştir.
Sonuç olarak, yerel mahkemenin tensip zaptının taraflara, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden sonra ön inceleme duruşması yapmadan, duruşma günü için taraflara davetiye çıkartmadan dosya üzerinden ve davanın esasına yönelik karar verdiği, bu şekilde tarafların hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği belirtilerek karar bozulmuştur.
Mahkemenin Direnme Kararları
İlk derece mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına direnerek yeniden karar vermiştir. Mahkeme, HMK ile basit yargılama usulüne tabi davalarda hâkimin takdirine göre dosya üzerinden karar verebilme imkânı tanındığını, HMK’nın 320/1. maddesine göre mahkemenin mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verebileceğini belirtmiştir.
Bu direnme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından usulden bozulmuş, mahkeme ikinci kez direnme kararı vermiştir. İkinci direnme kararında mahkeme; dava dilekçesinin serbest iradeyle mahkemeye verildiğini, davalının davadan haberdar edildiğini, tarafların açıklama ve ispat hakkını kullanma imkânına kavuştuğunu, silahların eşitliği ilkesinin sağlandığını, hukukî dinlenilme hakkının duruşma açılmadan da sağlanabileceğini, HMK ile davaların kısa sürede tamamlanmasının amaçlandığını savunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Nihai Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, direnme kararını temyiz eden davalı vekilinin başvurusunu inceleyerek, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, HMK’nın 320. maddesi uyarınca taraflar duruşmaya davet edilmeksizin dosya üzerinde yapılan inceleme ile karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında uyuşmazlığı değerlendirmiştir.
Kurul, yazılı yargılama usulünde olduğu gibi, bu usule nazaran daha hızlı bir yargılama usulü olan basit yargılama usulünde de kural olarak duruşma yapılması gerektiğini vurgulamıştır. HMK’nın 320. maddesinin 1. fıkrasıyla her ne kadar basit yargılama usulüne ilişkin dava ve işlerde hâkime, “duruşma yapılıp yapılmaması hususunda” takdir yetkisi verildiği sanılsa da, hâkimin duruşma yapmadan dosya üzerinden karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Temel Gerekçesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun hüküm verirken temel gerekçesi şu şekilde özetlenebilir:
“Somut olayda, mahkemece; ortak çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerinin belirlenmesi, velâyet sahibi anne ile bu hakkın sahibi olmayan babanın durumlarında bir değişiklik olup olmadığının tespit edilmesi, her iki tarafın da ekonomik sosyal durumlarının titizlikle değerlendirilmesi ve tarafların dinletmek istedikleri tanıkları dinlendikten sonra varılan kanaat neticesinde ortak çocuk yararına nafaka miktarının yeniden belirlenmesi gerekirken, tarafların ileri sürdüğü ve karara etkili olabilecek tanıklar dinlenmeksizin dava kesin olarak çözümlenerek sonuçlandırılamaz. Çünkü yeterli olmayan kanıtlara bakılarak ve taraflar duruşmaya çağrılmaksızın davanın sonuçlandırılması, maddi gerçeğe aykırı olarak karar verilmesine yol açabilir.”
Kurul, hukuki dinlenilme hakkının, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olmadığını, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilke olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca, yerel mahkemenin HMK’nın 320/1. maddesini gerekçe göstererek duruşma açılmadan dosya üzerinden karar vermesinin hukuka uygun kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.
Sonuç ve Değerlendirme
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararı, özellikle aile hukukunu ilgilendiren nafaka davalarında hukuki dinlenilme hakkının önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Basit yargılama usulüne tabi olan davalar, nitelikleri gereği daha hızlı sonuçlandırılması gereken davalardır. Ancak bu hız, adil yargılanma hakkının temel unsuru olan hukuki dinlenilme hakkının ihlaline yol açmamalıdır.
Karar, aşağıdaki önemli ilkeleri ortaya koymaktadır:
- Hukuki dinlenilme hakkı, her türlü yargılamada ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereken temel bir haktır.
- Basit yargılama usulünde, dosya üzerinden karar verilebilecek haller istisnai olarak yorumlanmalıdır.
- Özellikle tanık delili gibi takdiri delillerin söz konusu olduğu davalarda, tarafların duruşmaya davet edilmesi ve delillerini sunma imkanının verilmesi zorunludur.
- İştirak nafakası gibi tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının titizlikle değerlendirilmesi gereken davalarda, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilmesi, maddi gerçeğe aykırı sonuçlara yol açabilir.
Bu karar, adil yargılanma hakkının özünü oluşturan hukuki dinlenilme hakkının, yargılama usulünün türü ne olursa olsun göz ardı edilemeyecek temel bir hak olduğunu bir kez daha teyit etmiştir. Özellikle aile hukukunu ilgilendiren uyuşmazlıklarda, tarafların iddia ve savunmalarını tam olarak sunabilmeleri, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Kaynakça
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2020/728, K. 2022/237, T. 01.03.2022
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
- Pekcanıtez, Hakan: Hukuki Dinlenilme Hakkı, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000
- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi