Karar Özeti
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, boşanma davasında ilk derece mahkemesinin usulüne uygun ve teknik anlamda bir direnme kararı oluşturmadığını tespit ederek, kararı usulden bozmuştur.
Davacının İstemi ve Davalının Cevabı
İncelediğimiz Yargıtay kararında taraflar arasında bir “boşanma davası” bulunmaktadır. Kararda davacının ve davalının taleplerine ilişkin detaylı bilgiler yer almamakla birlikte, kadın yararına maddi tazminata hükmedildiği ve davalının yargılama aşamasında vefat ettiği anlaşılmaktadır. Ancak kararın asıl odak noktası, usule ilişkin bir sorun olduğundan tarafların iddia ve savunmalarının içeriği kararın içeriğinde ayrıntılı olarak belirtilmemiştir.
Mahkeme Süreçlerinin Detaylı İncelemesi
İlk Derece Mahkemesi Kararı
Aydın 1. Aile Mahkemesi’nde açılan boşanma davası sonucunda mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir. Bu kararda kadın yararına maddi tazminata da hükmedilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Aşaması
Tarafların ilk derece mahkemesi kararına karşı yaptıkları istinaf başvuruları, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından ayrı ayrı esastan reddedilmiştir. Böylece ilk derece mahkemesinin kararı, istinaf aşamasında da aynen korunmuştur.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi İncelemesi ve İlk Bozma
Davacı vekilinin temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 28.02.2019 tarihli ve 2018/979 E., 2019/1040 K. sayılı kararı ile ilk derece mahkemesinin kararını “kadın yararına takdir edilen maddi tazminatın miktarı yönünden” bozmuş, bu yöne ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararını kaldırmış, sair yönlerden onanmasına karar vermiştir. Dosya yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Bozma Sonrası Kararı
Bozma kararı sonrasında ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, “davalının yargılama aşamasında ölümü nedeniyle evlilik birliğinin sona erdiği gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Bu karar, davalı mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin İkinci Bozma Kararı
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 06.10.2020 tarihli ve 2020/3899 E., 2020/4473 K. sayılı kararı ile ilk derece mahkemesinin yeni kararını da bozmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Direnme Kararı
İlk derece mahkemesi, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bozma kararına karşı direnme kararı vermiştir. Ancak bu direnme kararında sadece “Mahkememizin 2019/661 Esas, 2019/1342 Karar sayılı ve 16/10/2019 günlü kararında direnilmesine” denilmekle yetinilmiş, usulün aradığı niteliklere haiz bir karar oluşturulmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu İncelemesi
Davalı mirasçıları tarafından temyiz edilen direnme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca incelenmiştir. Hukuk Genel Kurulu, direnme kararında usule aykırılık tespit etmiş ve kararı bozmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Temel Gerekçesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kararında usule uygun bir direnme hükmünün bulunmadığını aşağıdaki gerekçelerle açıklamıştır:
“Mahkemece usule uygun karar oluşturulmamış, direnmeye ilişkin kısa karar ve gerekçeli kararda sadece ‘Mahkememizin 2019/661 Esas, 2019/1342 Karar sayılı ve 16/10/2019 günlü kararında direnilmesine’ denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve gerekçeli karar kurulmamıştır.”
Hukuk Genel Kurulu, kararında ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilen “Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi” gerektiği ilkesine de atıfta bulunmuştur.
Usulüne Uygun Karar Oluşturulmasının Önemi
Hüküm Sonucunun Açık ve Anlaşılır Olması
Mahkeme kararlarının hüküm sonucu kısmı, davanın nasıl sonuçlandığını ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakların neler olduğunu açıkça göstermelidir. Bu bölüm, infazda herhangi bir tereddüt oluşturmayacak netlikte olmalıdır.
Bozma Sonrası Yeni Karar Verilmesinin Gerekliliği
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere, “bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği aşikardır”. Bu nedenle, bozma sonrası yeni ve bağımsız bir karar verilmesi gerekmektedir.
Direnme Kararlarının Teknik Nitelikleri
Direnme kararları, Yargıtay’ın bozma kararlarına karşı ilk derece mahkemesinin hukuki görüşünde ısrar etmesi anlamına gelmektedir. Ancak bu ısrarın da usule uygun şekilde ifade edilmesi ve gerekçelendirilmesi şarttır. Sadece önceki kararda direnildiğini belirtmek, usule uygun bir direnme kararı oluşturmak için yeterli değildir.
Sonuç ve Değerlendirme
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun incelediğimiz kararı, mahkeme kararlarının şekil şartlarının önemine dikkat çekmektedir. Bu karar, özellikle şu hususları vurgulamaktadır:
- Mahkeme kararları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilen şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmelidir.
- Kararların hüküm sonucu kısmında, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmelidir.
- Bozma kararı sonrasında, önceki karara atıfla yetinilmemeli, yeni ve bağımsız bir karar oluşturulmalıdır.
- Direnme kararları da teknik anlamda incelenebilir nitelikte ve usule uygun olmalıdır.
Mahkemelerin usule uygun karar oluşturmaları, kararların infazında yaşanabilecek sorunları önlemek ve hukuki güvenliği sağlamak açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, hâkimlerin karar yazımında gerekli özeni göstermeleri, yargı sisteminin etkin işleyişi için vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Kaynakça
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas No: 2021/2-672, Karar No: 2022/258, Karar Tarihi: 08.03.2022.
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Madde 294, 297.
- Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.1991 tarihli ve 1991/323 E., 1991/391 K. sayılı kararı.
- Hukuk Genel Kurulu’nun 10.09.1991 tarihli ve 1991/281 E., 1991/415 K. sayılı kararı.
- Hukuk Genel Kurulu’nun 25.09.1991 tarihli ve 1991/355 E., 1991/440 K. sayılı kararı.
- Hukuk Genel Kurulu’nun 05.12.2007 tarihli ve 2007/981 E. 2007/936 K. sayılı kararı.
- Hukuk Genel Kurulu’nun 23.01.2008 tarihli ve 2008/29 E., 2008/4 K. sayılı kararı.
- Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 tarihli ve 2011/607 E., 2011/604 K. sayılı kararı.